İnsanlığın babası, cennette ne güzel yaşarken Allah Teâlâ’nın sınırlamasına riayet etmeyince ilgili ifadelerin özeti olarak: “Hadi sen ve neslin, yeryüzünde biraz deneme geçirin, sonra hak etmiş olarak cennete veya cehenneme gelin” denmiştir.
Sonra iki oğlundan biri diğerini kıskanmış ve kasıtlı adam öldürme suçunu işlemiştir.
Ve sonra suçlar, günahlar, sapmalar, azgınlık ve taşkınlıklar her yerde her zaman var olmuş, insanların günah işlemeyenlerinin işleyenlerden daha çok olduğu zaman belki de çok nadir kalmıştır.
Bu böyledir diye ne günahı ve suçu savunuyorum ne de başkalarının suç ve günahından mazeret çıkarılmasını onaylıyorum! Elbette böyle bir düşünce de davranış da yanlıştır, İslâm dışıdır, ancak Müslümanların günahlarından dolayı onlardan ümit kesmemeyi, güzel işlerinden dolayı da az ve eksik olanla yetinmemeyi tercih ederim. Tevbe ve ıslah-ı nefs kapısı son nefese kadar açıktır.
Bu yazıda asıl ele almak istediğim konu, Müslümanların suç, hata, kusur ve günahlarıyla ilgili hesaplaşmalarıdır.
Bazı yazarlara göre bu hesaplaşma şöyle olmalı imiş:
Müslüman topluluğun parçaları olan dini gruplar (tarikat, cemaat, dernek, vakıf, yurt, kurs, medrese, mektep…) bazı istisnaları dışında bid’at, hurafe, istismar, cehalet… batağına saplanmış bulunuyorlarmış. Hocalar, âlimler arasında mevcut olan cesur ve “sahih İslâm’ı” bilip uygulayan kişiler, bu suç, günah ve cehalet yuvalarını isim vererek teşhir etmeli, “Kral çıplak!” demeli, toplumdan silinmelerini ve toplumun aydınlanmasını sağlamalıdırlar…
Böyle bir hesaplaşma çağrısı iyi niyetle de kötü niyetle de yapılabilir.
Kötü niyetle olanı:
Müslüman topluluk içine fitne sokmak, hocalar ile grupları birbirine düşürmek, seçimlerin de yaklaştığı şu zamanda toplumda kaos oluşturmak, yutulamaz lokma haline gelen Türkiye’yi lokma dökmektir.
İyi niyetli olanı bilgi ve tecrübe eksikliğindendir.
Yanlışı, günahı, suçu, hurafeyi, doğru İslâm’ı o ehliyetli âlimler her zaman ve her yerde, her vesile ile açıklıyorlar. Buna rağmen pazarlarda çürük malın müşterisi de hiç eksik olmuyor, olmamıştır, olmaz.
Çürük malı alan ve yanlış kapıdan girenlerin önemlice bir kısmı çürüğü de yanlışı da biliyorlar, buna rağmen işte ya ticaret ya hıyanet için giriyorlar. Bunlara, girdikleri kapının yanlış olduğunu, söz ve eylemlerinin İslâm dışı bulunduğunu, o düzgün âlimler, kapı numarası vererek söyleseler geri çıkacaklarını mı sanıyorsunuz!
Aldanmış, doğrusunu, temizini bilememiş, bu sebeple o çukurlara düşmüş olanlara gelince, bir kere giren tövbe billah oradan ayrılmaz; çünkü en iyi, en doğru, en temiz, en kurtarıcı yeri bulduğuna inandırılır.
Mesele, girmeden engellemekle ilgilidir; bunun da yolu dağlara taşlara, uçan kuşlara kadar, şu kişi bu grup demeden doğru olanı anlatmaktır. Bu noktada gevşeklik ve eksikliğimiz olduğu açıktır.
İslâm’a göre tartışılamaz doğrular, yine tartışılamaz eğriler vardır, ama bazı konular da vardır ki, buralarda ehli olan herkesin doğrusu kendinedir. Uyarı ve engelleme vazifesinde şu kurala riayet edilecektir: “Farklılığa tahammülü olan konularda, farklı düşünce ve davranışları, taraflar, karşılıklı olarak uyarı ve engelleme konusu edinemezler.”