Kılıçdaroğlu, “Bu (anayasa değişikliği ve cumhurbaşkanlığı sistemi) inanç açısından da doğru değil, demokratik açıdan da doğru değil. İslamiyet'te istişare vardır. Burada öyle bir şey yok. Her şeye tek başına karar verecek” dedi.
Bu itirazı birkaç şekilde anlamak/yorumlamak mümkün:
Kılıçdaroğlu hidayete erdi, bundan sonra bütün gayreti ile söylem ve eylemlerinin İslam'a uygun olmasına çalışacak ve aykırı gidenler İslamcılar bile olsa onlara karşı mücadele edecek.
Bu ihtimal yok derecesinde zayıf; şu halde bir din istismarı söz konusudur.
Mensuplarının çoğu sözleri ve bir kısım eylemleriyle aktif Müslüman oldukları anlaşılan bir iktidara ve onun başına çelişki izafe etmek; “siz hem Müslümanız diyorsunuz hem de ona aykırı gidiyorsunuz” demek istiyor.
Bu ihtimal ve yorum daha gerçekçi.
Bu takdirde AK Parti yönetimi ile İslam düzeni ilişkisini ve İslâmî düzende istişarenin ne demek olduğunu kısaca hatırlatmak gerekiyor.
AK Parti baştan beri din hürriyeti manasında laik ve demokratik cumhuriyet ilkelerine göre siyaset yapacağını, din siyaseti yapmayacağını ilan ediyor. Bu sebeple mensuplarına, şahsî hayatlarında Müslümanca yaşamaya çalışsalar bile “Niçin ülkeyi İslâmî düzene göre yönetmiyorsunuz” sorusu sorulamaz. Kaldı ki, onlar buna kalkışsalar canıyla, kanıyla, yumruğuyla, dişleriyle,