TC., 14 Ekim 1985 tarihli Resmi Gazete’de ilan edilen “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayırımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi”ne imza atmıştır. Bu sözleşmenin 6. Maddesi şöyledir: “Taraf devletler, kadın ticareti ve fahişeliğin istismarının her şekliyle önlenmesi için yasama dahil gerekli bütün önlemleri alacaklardır.”
Değerli kardeşimiz Şevket Eygi Bey haklı olarak, sözleşmeye rağmen resmi seks köleliğinin devamına isyan ediyor ve kadın haklarıyla ilgilenen şahıs ve kuruluşları bu çirkin uygulamanın sona ermesi için faal olmaya çağırıyor:
“İslam feministlerine, feminist ilahiyatçılara: Resmî izin belgeleriyle KDV’li seks köleliği yapılmasını yüksek sesle tenkit ve protesto etmezseniz samimiyetsiz, ikiyüzlü, riyakâr olursunuz. Devletimiz seks köleliğine, resmî ruhsatlı ve vesikalı fahişeliğe izin vermeyeceğine dair uluslararası kadın hakları sözleşmelerine imza koymuştur. Diyanet İşleri Başkanlığı’ndaki kadın feministlerin bu konuda sessiz kalmaları gariptir.”
Alıntıladığım bu çağrıda geçen “ilahiyat ve Diyanet feministleri” ifadesine katılmıyorum, ama şikayete ve ilgi çağrısına katılıyor, genel olarak zinayı ve vesikalı seks köleliğini kınıyorum.
Evet, Diyanet ve İlâhiyat camiasında kadın hakları ile ilgilenen ve bazı çevrelerin kabul edemeyeceği ölçüde hak ve hürriyet isteyen şahıslar olabilir, ama bunlara feminist değil, aşırı ve/veya mutedil Müslüman kadın hakları savunucuları demek doğru olur.
Şevket Bey’in bir çağrısına daha, bir imam-hatipli olarak canı gönülden katılıyorum. Şöyle diyor: