1951 yılında açıldığında ne kadar zıt beklentiler vardı: “Arkamızdan Fatiha okuyacaklar, cenazemizi kaldıracaklar, gelecekte üst düzey yöneticilik dâhil çeşitli branşlarda bizim değerlerimizle vazife yapacaklar, laik cumhuriyet değerlerini camilerde halka aşılayacaklar (aydın din adamı olacaklar), dini mihraptan yıkacaklar…”
Aradan yetmiş seneye yakın zaman geçti, bu okullardan mezun olanlar bunca engellemelere ve sağdan soldan esen rüzgâra rağmen ortayol İslam’ından sapmadılar, mezunları hem ecdadına Fatiha okudu, hem cenazelerini kaldırdı, hem çocuklarımıza din eğitim ve öğretimi yaptı, hem üst düzey veya orta düzey idareci, devlet görevlisi oldu, hem Meclis’e girdi, mebus, bakan, başbakan ve cumhurbaşkanı oldu.