Mezalim başlıklı yazı dizisi henüz bitmedi, sıra Ermeni
mezalimine geldi, ancak şu mübarek Cuma günü başka bir konuyu
yazayım da inşallah Pazar günü mezalime devam ederiz.
Seçimler yaklaştı, siyasetçiler halkın oyunu alabilmek için her
çeşit oyunu sahneye koyuyorlar. Yalan, küfür, iftira, tahrif,
abartı, saptırma, tahrik, tehdit, bol keseden atma zenaatlarının
tipik örnekleri halkı bıktıracak boyuta ulaştı. Anlaşılan bizde
siyaset böyle yürüyecek, ne diyelim, Allah ıslah etsin!
Bu arada İmam Hatip Okullarının bir yandan istismar edilmesi üzücü
olsa da diğer yandan paylaşılamaması mensuplarına sürur
veriyor.
Bu satırların yazarı bu okulların ilk öğrencilerinden biridir.
Peşinen şunu söyleyeyim: 1951 yılında başlayan İmam Hatipli
hayatımın içinde biz daima CHP'liler ve Kemalistlerin taarruz
hedefi olduk, onlardan kötülük gördük ve onlarla mücadele ettik. Ne
zaman fırsat bulsalar okullarımızı kapatmaya yöneldiler, buna
güçleri yetmeyince orta kısımlarını kapattılar, lisesinden mezun
olanlara yükseköğrenim hakkı tanımadılar, tanıma mecburiyetinde
kalınca katsayı engelini devreye soktular… Şimdi de yüzleri
kızarmadan “İmam Hatip Okullarını biz açtık” diyorlar; bir hadis de
diyor ki, “Eğer utanmıyorsan her şeyi yapabilirsin!”
İktidara tırmanma hırsı hafızalarını zedelemiş olan siyasetçilere
şu ansiklopedi bilgilerini bir hatırlatalım: