Allah Teâlâ cenneti de cehennemi de yaratmıştır; O’nun abesle iştiğali muhal olduğuna göre kullarının bir kısmının iman edecekleri, bir kısmının ise ya iman etmedikleri veya günah işleyen müminlerden oldukları için cehenneme gireceklerdir anlaşılmaktadır; yani Peygamberimiz insanların tamamını İslam’a davet edecek, ama bu davet tek seçenekli olmayacak, iman etmeyenler zorlanmayacak, onların da insan haklarından yararlanarak yaşamaları sağlayacak, ahirette ise inkarın cezasını çekeceklerdir.
Peki Müslüman olmayan insanlara İslam dünyada nasıl bir muameleyi uygun görüyor?
Önceki yazıda İslam ülkesi dışındaki gayr-i müslimlerle ilişkilere kısaca temas etmiştik. İslam ülkesinde yaşayanlara gelince:
İslâm hukuku, İslâm ülkesi vatandaşı da olsalar gayr-i müslimler ile Müslümanlar arasında fark bulunduğunu, birçok önemli hususlarda bunlara farklı muamele edileceğini kabul etmiştir. Bu farkların daima gayr-i müslimler aleyhinde olduğu söylenemez; ancak iman edenle etmeyen, salih mümin ile fasık (isyankâr, günahkâr mümin) eşit olmadıkları için –temel insan hakları dışında- muamele farkının bulunduğu bir gerçektir. Bu cümleden olarak:
a) Müslümanların ödemek mecburiyetinde oldukları zekât ve fıtır sadakası (fitre) ibadet -vergilerinden gayr-i müslim teb’a muaftır; onlar bu vergilerle yükümlü değildirler.
b) Cihad vazifesinin gereği olarak bütün Müslümanlar askerlik yapmak mecburiyetinde oldukları halde gayr-i müslimler bundan da muaftırlar.