İbn Âbidîn’in (Raddu’l-Muhtâr) “Dövme, öldürme vb. üzerine yemin” bahsinde “Bir kimse birini dövmeye yemin etse ölüsünü dövmekle yemini bozulmaz” hükmünü açıklarken kabir (berzah) hayatında, mesela azabın hem ruha hem de bedene ait olması meselesine şöyle bir izah getiriyor:
“Dövmek bedene dokunan ve acı veren bir fiil ile veya terbiye aletini onu kabul edecek bir yerde kullanmakla gerçekleşir. Acı vermek de, terbiye ve tedib de ölüde gerçekleşmez. Kabrinde ölünün azab görmesini itiraz olarak ileri sürmek geçerli olmaz; çünkü orada genel olarak hayat acıyı duyacak kadar verilir, Ehl-i sünnete göre bünye (ölünün gövdesinin bulunması) şart değildir. Hayat, bedenin çürümüş dağılmış, gözle görülemeyen parçacıklarında var edilir… Ölünün sözü işitmesi bahsi: Konuşma konusuna gelince bundan maksad karşı tarafa bir şeyi anlatmaktır, ölüm ise bu imkanı ortadan kaldırır.”
Bu açıklama meselenin bir parçası için yeterli olsa da diğer birçok soru cevapsız kalıyor. Yeterli olduğu kısım şudur: Kabirde uzun zaman ölü azab gördüğü halde ortada bir gövde yok ve yaşayanlar bu azabın bedene etkisini görmüyorlar; çünkü azab için gövdenin bütünüyle kalması şart değil, çürümüş ve dağılmış bedene acıyı ruha iletecek kadar bir hayat verilir.
Yeterli olmayan kısım da şudur:
Ölü yeni gömüldüğünde veya bazı durumlarda gömülemeyip çürümeye bırakıldığında, ruha acıyı iletecek kadar bir hayat veriliyorsa bu hayatın ve acının bedende alametlerinin görülmemesi makul değildir. Ayrıca dünyada kalan beden veya parçaları ile, dünyadan ayrı olan Berzah’taki ruh arasında irtibat kurmak da tutarlı değildir.
Doğrusu insanlar ölünce bedenlerinin giderek çürüyüp dağıldığı, yeniden dirilinceye (Ba’se) kadar ruhlarının Berzah aleminde kaldıkları, yenden dirilme zamanında Allah Teâlâ’nın, çürüyen bedenlerin parçacıklarını birleştirerek (ben buna katılmıyorum) veya benzerini yeniden yaratarak (yaratmanın iâdesi) ruhları bu bedenlere koyduğudur. Kurtubî berzah kelimesinin farklı manalarını naklettikten sonra şu iki açıklamaya yer veriyor: “Berzah dünya ile ahiret arasında bunları birbirinden ayıran bir ara yerdir, ölenler bu berzaha girerler. Şa’bî’nin yanında biri, ‘Filana Allah rahmet eylesin, âhiret halkından oldu’ deyince Şa’bî ‘Hayır, o ahiret halkından olmadı, Berzah halkından oldu, o ne dünyadandır ne de ahiretten’ dedi.”