B. Gencer’in asılsız ve saptırılmış ithamlarına cevap vermeye devam ediyorum. Cevap vermesem “Bak sustu, cevap veremedi, demek ki söylediklerimiz doğruymuş” diyecekler.
Bid’at ve sapkınlık olarak takdim ettiği konular görüldüğü gibi bazı fıkıh meseleleridir, bunları fıkıh usulü çerçevesinden çıkmadan ele alıp meselâ onun dar mezhep görüşüne uymayan bir yorum yapan bid’at işlemiş, bid’ata meydan vermiş olmaz. Kadının şâhitliği konusunda usul dışına çıkarak bir şey söylemedim ve yazmadım. Konuyu “mekâsıd fıkhı” bakımından ele aldım.
“Kadın ve Aile İlmihâli” isimli kitabımda yazdığımı burada özetleyeyim:
Yakın zamanlara kadar birçok Batı ülkesinde kadına eksiksiz bir hukukî şahsiyet ve ehliyet tanınmazken asırlarca önce İslâm ona tam bir hukukî şahsiyet ve ehliyet tanımış, onları erkeklerin vesâyetinden kurtarmıştır. Kadın her nevi akdi yapar, mülk sahibi olur, mülkünde dilediği gibi tasarrufta bulunur; ne babası, ne kocası ne de bir başkası ona müdahalede bulunabilir. İslâm kadınla erkeğin insanlık, fazilet, Allah’a makbul kul olma bakımlarından eşit olduklarını açıklıkla vurgulamış, yaratılıştan gelen ve birbirini tamamlayan farklı kabiliyet ve özelliklerini göz önüne alarak toplum hayatında iş bölümünü öngörmüş, bu iş bölümünde öncelikler belirlemekle beraber ihtiyaç (zaruret) bulunduğunda rollerin değişmesine kapıyı açık tutmuştur. Bu genel çerçeve içinde kadının şâhitliği konusuna geldiğimizde, bazı konularda kadının şâhitliğinin hiç kabul edilmemesinin, bazı konularda ise bir erkek şâhidin yanında iki kadın şâhidin istenmesinin, kadının insanlık değeri konusunda bazı tereddütlere yol açtığını görüyoruz. Fıkıh kitaplarındaki açıklamalara göre zina suçunun sübutu için dört erkek şâhide ihtiyaç vardır. Bu konuda kadınların şâhitlikleri makbul değildir. Buna karşı yalnızca kadınların bilgi sahibi olabilecekleri durumlarda sadece onların şâhitlikleri makbuldür.
Bu iki konu dışında erkek şâhit yanında kadın şâhidin şahitliği -meselâ borç ilişkilerinde- bütün müçtehitlerce caiz görülmekle beraber, ilgili âyet delil gösterilerek “bir erkeğin yanında iki kadın şahit” bulunması şart koşulmuştur. Âyet şöyle diyor:
“... erkeklerinizden iki şâhidin tanık olmalarını sağlayın. Eğer iki erkek şâhit olmazsa, razı olduğunuz şâhitlerden bir erkek ve -biri doğrudan saptığında diğer şâhit ona hatırlatsın diye- iki de kadın şâhit olsun...” (Bakara: 282).