Allah Teâlâ ibâdetlere verdiği ecir, sevap ve ödülleri
arttırdığı, af isteyenleri bağışladığı, duâları kabûl ettiği,
manevîyatımızı oluşturan unsurları takviye ettiği, dünyamızı ve
hânemizi nûr, bereket ve rahmetle doldurduğu günler ve geceler
tahsis ederek kullarına lutûflarda bulunmaktadır. Böyle gecelerden
biri de Ramazan ayı içinde idrak edilen Kadir Gecesi'dir. Bütün
Ramazan geceleri ibâdet şuuru içinde geçirilsin, ihyâ edilsin diye
bu gecenin hangisi olduğu kesin olarak belirtilmemiştir; son on gün
içinde ve yirmi yedinci gecede olması ihtimâli daha fazladır. Kadir
Gecesi'ne özgü bir ibâdet yoktur. O gece de yatsı ve teravih
namazının cemâatle kılınması, sonra evde bir miktar nafile namaz
kılınması, Kur'ân okunması, istiğfar edilmesi (günahların
bağışlanması için Allah'a yalvarılması), dua edilmesi, yatmadan
önce son namaz olarak da vitir namazının kılınması tavsiye
edilebilir.
Bazı gafillerin, bin geceden hayırlı olduğu bildirilen Kadir
Gecesi'nde beş vakit namaz kılarak veya bu geceyi ihya ederek yıl
boyu veya ömür boyu ibadetlerden muaf olma hesabı yaptıklarını
işitiyoruz. Bir gecenin şu veya bu kadar hayırlı ve değerli olması,
müminin yükümlü olduğu ibadetlerin yerini tutacağı manasına gelmez.
Böyle bir düşüncenin kulluk şuurundan ne kadar uzak olduğu apaçık
ortadadır.