Yusuf Üstün Bey bugün de misafirimiz olarak yazıyor: Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda, en üst düzeyde kooperatifçiliğin geliştirilmesi benimsenmiştir. Anayasamızın 171. maddesi, devlete, milli ekonominin yararlarını dikkate alarak öncelikle üretimin artırılması ve tüketicinin korunmasını amaçlayan kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak tedbirleri alma görevini vermiştir. Oysa diğer ülke sistemleri ve uygulamaları ile karşılaştırıldığında, ülkemiz kooperatifçiliğinden kendi potansiyeline göre beklenen performansın elde edilemediği bilinen bir gerçektir.
Türkiye’de kooperatifler, türlerine göre üç ayrı kanuna tabi olarak kurulmakta ve faaliyet göstermektedirler: Bakanlıkların yeniden yapılandırılması sürecinde, kooperatiflerle ilgili Bakanlıklar ve ilgili birimlerin teşkilat ve görev yapısı da yeniden düzenlenmiştir.
Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemine göre, idari bağlılıkta aynı işi yapan kamu kurumları tek çatı (bakanlık, genel müdürlük, kurum vs.) altında birleştirilerek devlet sistemi işletilmektedir. Tam da bu yaklaşımın ruhuna aykırı olarak, bir ticaret şirketi türü olan kooperatiflerin faaliyet gösterdikleri her bir alana göre ayrı bakanlıklara bağlı olması, bu bakanlıklar bünyesindeki genel müdürlükler içerisinde darmadağın bir organizasyon altında bulunmaları, kooperatifçilik alanında politika üretilememesinin ana sebeplerindendir.
Mevcut idari yapılanmada, kooperatifler fonksiyonlarına göre bile değil unvanlarına göre üç ayrı bakanlık arasında adeta ‘rastgele’ paylaştırılmıştır.
Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemine geçildikten sonra, başta bakanlıklar olmak üzere aynı işi yapan birimlerin tek çatı altında toplanması gayretine karşın; kooperatifçilik alanında Ticaret Bakanlığı (Esnaf, Sanatkarlar ve Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü, 12.000 kooperatif), Tarım ve Orman Bakanlığı (Tarım Reformu Genel Müdürlüğü, 11.000 kooperatif) ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın (Mesleki Hizmetler Genel Müdürlüğü, 26.000 kooperatif) sorumlu tutulmaları, idarenin kooperatifçilik alanında çözüm üretme imkan ve kabiliyetinden, gelinen bu aşamada uzak olduğu; bundan dolayı vatandaşın bu alanda kamudan alması gereken hizmetlere ulaşamaması gibi “kabul edilemez bir sonuç” olarak değerlendirilmektedir.
Temel Sorun Alanları