“Hangi küfre varan bid’at (Muhammed Resulullah demeyenlerin de cennete girebileceği, Hz. Muaviye’ye dil uzatma, mezhepsizlik, Mehdî-Mesih’in gelişinin inkârı vs.) varsa onun altında benim parmağım varmış, böyle diyor iftiracı.
Sonunda adam bizi tekfir de etti, “küfre varan bid’atların benim başımın altından çıktığını” ileri sürecek kadar denge ve ölçüsünü kaçırmış bulunuyor.
Bu konulara girmeden, “bak buna cevap veremedi” demesinler diye, kadınlarla tokalaşma meselesine de kısaca temas edeyim. Çağın önemli âlimi Karadâvî bu konuda genişçe bir makale yazmıştı, özetle şöyle diyordu: “Kadınlarla tokalaşma konusunda nas yoktur, rivâyetler ya zayıftır veya yasak/haram hükmüne delâlet etmez. Delil nas değil, sedd-i zerî’a (harama gidebilecek yolun kapatılması) ve ihtilâttır (kadın erkek beraberliğinin sınırlanmasıdır). Yaşlı erkek ve kadınlarla tokalaşmaya ve ellerini öpmeye çocukları okşamaya izin verilmesi bunu gösteriyor. Bu sebeple genç kadın ve erkekler genel uygulama olarak tokalaşmadan uzak durmalıdırlar. Kadın önceden elini uzatmamalıdır. Erkek uzatır da eli havada kalınca önemli bir sakınca doğacaksa ve cinsel bir duygu durumu da yoksa tokalaşma olabilir.”
Ben bunu da demiyorum, yalnızca şunu diyorum: Bazı kimselerin mevkii ve durumu bazı zamanlarda kadınla tokalaşmayı gerekli hale getiriyorsa -zaruret sayılan ihtiyaç çerçevesinde- bunu da istisnalar içine sokmak mümkündür. Meselâ uluslararası ilişkilerde devletimizi temsil eden bir kişi bir başka devlet temsilcisi kadın elini uzattığında tokalaşmazsa ortaya çıkacak durumu düşünmekte fayda var diyorum.
Bu ve benzeri yorumlar ve çözümlere farklı düşünenler “hatalıdır” diyebilirler, ama bid’at ve haram derlerse usulün dışına çıkmış olurlar..
Küfre varan bid’atlara gelelim.