İmam Malik kendisine ulaşan önemli bir bilgiyi şöyle
naklediyor:
Meryem oğlu Îsâ diyor ki:
“Allah'ı anmadan konuşup durmayın ki, kalbiniz katılaşmasın;
katılaşmış kalb Allah'tan uzaklaşır, fakat siz bunu
bilemezsiniz.
Sanki onların Rabbi gibi insanların günahlarına bakıp durmayın,
kullar olarak kendi günahlarınıza bakın; çünkü insanlar kimi zaman
belalara duçar olurlar, kimi zaman da başları selamette olur. Siz
başlarına bir şeyler gelmiş (imtihana tabi tutulmuş) olanlara
merhamet edin, başınız selamette olunca da bundan dolayı Allah'a
hamdedin”.
Allah'ı anmak kalb ile ve dil ile olur. Kalb ile Allah'ı anmak onu
unutmamaktır, dil ile anmak da hem unutmamayı sağlar (sebeptir),
hem de unutmamanın alâmetidir (sonuçtur). Allah'ı daim hatırda ve
dilde tutarak yaşayanlar ve konuşanlar kulluk sınırını da muhafaza
ederler, Allah'ı unutanlar ise farkında olmadan kulluk sınırını
çiğner, kendilerini kendilerine yeter sanır ve taşkınlık yaparlar
(Alak suresi: 6-7). Böylece kalbi katılaşmış olanlar Allah'tan
uzaklaşır, kulluk bilincini ve ahlakını zayi ederler.
İslam'da günah ve ayıplar görüldüğünde bunları düzeltmek için
çalışmak (emr bi'l-ma'ruf…) vazifesi vardır; ancak bu vazife
insanların günah ve ayıp müfettişliğine soyunmalarını gerektirmez.
Günahını ve ayıbını gizleyenlerin bu durumları kamuya veya bir
başkasına zarar vermiyorsa görenlerin ve bilenlerin de gizlemeleri
gerekir. Her şeyi görüp bilen Allah, günahını gizleyen kulunu da
görür ve bilir, O'nun görüp bilmesi yeterlidir.