İmâm-ı Rabbânî'nin bu konudaki bir mektubu:
Peygamberlerin büyüğü (s.a.) hürmetine Allah sizi, düşmanlarınıza
karşı muzaffer kılsın. Bizlere, iltifat üslûbuyla yazılmış olan
mektubunuzu okumakla şeref-yâb oldum. Mektupta, Mevlâna Kılıç
Muvaffak, İslâm'ı öğrenen talebe ile sofîler için bir miktar para
gönderdiğini yazıyor. Önem bakımından, ilim taliblerini sofîlerden
önce tutmasıyla, gerçekten iyi yapmış. Dış içi gösterir, gerçekte
ve iç âlemde de bu topluluğun öne geçirilmesini umarız.
“Her kap, içindekini sızdırır.”
Talebeyi öne geçirip onlara daha çok önem vermekte, şerîatı tervîc
ve teşvîk vardır. Çünkü onlar, şerîatı sonraki nesillere taşıyan
kimselerdir. Mustafâ'nın (s.a.) getirdiği din, onlarla ayakta
durur. İnsanlar kıyamette, şerîattan sorguya çekilirler, yoksa
tasavvuftan değil! Gerek cennete girmek, gerekse ateşten uzak
kalmak şerîatı (onun emir ve yasaklarını) yerine getirmeye
bağlıdır. Kâinatın en ulu kişileri olan peygamberler, halkı yalnız
şerîata davet etmiş, kurtuluşu ona bağlamışlardır. Bu büyükleri
göndermekten maksat şerîatı tebliğdir. Böyle olunca hayırlı işlerin
en büyüğü, şerîata hizmet etmek, onun hükümlerine hayat vermektir.
Özellikle İslâmî esasların tatbik sahasından çekildiği bir zamanda!
Böyle zamanlarda, Allah yolunda binlerce lira sarfetmek, bir şer'î
meselenin uygulanmasını teşvik etmeye eşit olmaz. Çünkü şerîata
hizmet ve teşvikte, yaratıkların en büyükleri olan peygamberlere
uyuş ve onların yolundan gidiş vardır. En büyük hasenâtın onlara
teslim edildiği (en değerli hizmetlerin onlar tarafından yerine
getirildiği), halbuki binleri dağıtmak başkalarına da müyesser
olduğu bilinen bir hakikattir.