Birçok konuda olduğu gibi bu konuda da iki aşırı uç bir de olması gereken orta yol var.
Aşırı uçlardan biri mealciliktir.
Ben mealciliği şöyle tanımlıyorum:
Arapça bilmeden, usul bilmeden, onbeş asırlık birikimden yararlanmadan Kur’an-ı Kerim’in, asıl dilinden başka bir dile yapılmış tercümesini/mealini okuyup bundan hüküm çıkarmak; inanç, ibadet ve davranış kurallarının bilgisine ulaşmayı hedef edinmek.
Bunun sağlıklı, mümini amacına ulaştıracak bir yöntem olmadığı güçlü delillerle sabittir.
Bir köşe yazısı bu delillerin tamamını sırlamaya müsait olmadığından yalnızca yine aziz kitabımızdan hareketle şunları zikretmekle yetineceğim: