Musıki ile iştigal eden bir zat sormuştu:
1. Mevlid-i şerifin yeniden bestelenmesi caiz midir?
2. Mevlid-i şerifin geleneksel müzik türleri dışında bir müzik ile
bestelenmesi uygun mudur?
Cevabım şöyle oldu:
Mevlid geceleri veya başka münasebetlerle okunan Arapça, Türkçe,
Farsça, birçok manzume vardır. Arapça'da Bânet Sûad, Bürde,
Hemziyye dışında Cezerî, Heytemî, İbn Cevzî, Berzencî vb.nin kaleme
aldıkları kasideler (mevlidler) örnek olarak hatırlanabilir.
Kaynaklarda Türkçe onaltı kadar mevlid kasidesi ismen
kaydedilmiştir. Bunların içinde en meşhûru Süleyman Çelebi'nin
812/1409 yılında yazdığı “Vesiletü'n-Necât" isimli kasîdesidir.
Dili halk tarafından hayli değşitirilmiş olarak günümüzde okunan
mevlid kasîdesi budur.
Hz. Peygamber'in (s.a.) doğum gecesi için merasim yapmak ve bu
arada mezkûr kasideleri okumanın cevazı tartışılmış, bazıları bunun
bid'at olduğunu, birçok münker fiilin işlenmesine sebep teşkil
ettiğini ileri sürerek “mekrûh; hatta, haram" demişlerdir.
Suyûtî (v. 911/1505) “Husnü'l-Maksıd fî Ameli'l-Mevlid" isimli
eserinde, mevlid çevresinde işlenen kötü fiiller önlenirse mevlid
câiz olur, demiştir.
Mevlid kasîdesi genellikle besteli (nağmeli ve belli makamlarda)
okunmaktadır. Mûsikîyi câiz gören fakihlere göre -ki, ben de bazı
kayıt ve şartlarla caiz diyorum- mevlidin de besteli veya geleneğe
göre alışılmış makamlarda okunmasında sakınca yoktur.
Mevlidin veya ilahilerin besteleneceği müzik türü konusu fıkhın
dışında kalır. Fıkha göre tür seçilmez. Yapılacak besteler hakkında
karar verme işi müzisyenlere, beğenme ve tutma veya tutmama işi ise
dinleyenlere, halka aittir.
Sevgililer günü münasebetiyle sorulan iki soruya da şu cevabı
vermiştim: