Bunlar da benim küfre varan bid’atlarımdanmış.
Ehl-i Sünnet kaynaklarında Muaviye’ye zalim, bâğî (meşru devlet başkanına isyan eden) ve fâsık diyen Sünni âlimler vardır. Ben ise yalnızca şunu söyledim: “Muâviye’yi sevmem, ama ona sövmem”.
Bu konuda sağlam kaynaklara dayalı çok şey yazabilirim, ama ümmetin birliğe ekmek ve su kadar muhtaç oldukları bir zamanda bu konuyu uzatmak istemem, aklı az, vicdanı arızalı adamlar bana çamur atmasalar bu kadarını bile yazmaya elim varmaz.
Buhari ve Müslim dâhil sahih hadis kitaplarında yer alan “Peygamberimiz’in (s.a.) ahiretteki havuzu” ile ilgili hadiste, bazı kimselerin havuza gelmelerine engel oluyorlar, Peygamberimiz “Ya Rabbi bunlar benim ashabım!” deyince kendisine şu cevap veriliyor: “Senden sonra ne olmayacak şeyler yaptıklarını sen bilmiyorsun!”.
Muaviye’nin ve Hz. Hasan’a söz verdiği halde cayıp saltanata getirdiği oğlu Yezid’in, Peygamberimiz’in sevgilisi Ehl-i Beyt’e yaptıklarını bilenler bu ikiliyi sevmezlerse “ashabı sevmemekle ve onlara dil uzatmakla” itham edilemezler. Benim Ehl-i Beyt’e ve ashaba saygım ve sevgim tartışma götürmez, ashap hakkındaki övücü sözlerin istisnaları olabileceğini yukarıdaki hadis de gösteriyor. Tekrar edeyim: Ben Hz. Ali’yi, Hz. Talha’yı, Hz. Zübeyr’i, Hz. Aişe’yi, Muhacir ve Ensar bütün ashabı seviyorum; haksız suçlama ve bahanelerle ona savaş açan, yıllarca söven ve sövdüren şahsı sevmiyorum.
Mezhepsizlik meselesi