“Hesaplaşma, kendini hesaba çekme, özeleştiri” mânasında olan “muhâsebe”ye de, “sohbetleşme” mânasına gelen “musâhabe”dir, oturup tatlı tatlı, kavga etmeden, nefisleri tatmin etmeyi hedeflemeden sohbet etmeye de çok ihtiyacımız var. İçinde yaşadığımız günler, dünya ölçeğinde Müslümanlar olarak başımıza gelenler, bu mübarek günlerde, olup bitenleri değerlendirmemizi, nerelerde hata etiğimizi ve bundan sonra ne yapmamız gerektiğini gözden geçirmemizi zaruri kılmaktadır.
Fert veya grup olarak insanların hata etmeleri normaldir; “beşer şaşar” kuralına itirazımız olamaz. Bu sebeple muhasebemize “niçin hata ediyoruz” sorusundan değil, “Nerede hata ettik, bir daha olmaması için ne yapmalıyız, bizim hata ve kusurumuza bağlı olarak veya olmayarak karşı karşıya kaldığımız durumdan en az zararla nasıl çıkabiliriz?” sorularından başlamamız gerekir.
En önemli hatamız, eksiğimiz İslâmî hizmet ile ilgili grupların parçalanmışlığı, biribirini tamamlayan hizmet birimleri olmak yerine biribirine rakip hiziplere dönüşmüş bulunması; her bir hizbin kendini “tek veya en üstün” olarak görmesi, diğerlerini ya dışlaması ya yok veya önemsiz sayması ya karşısına almasıdır. Bu tavrın tabiî sonucu olarak “ötekilere karşı sert, kendi aralarında yumuşak ve şefkatli” olmak gerekirken acımasızca biribirine yüklenmeleri, umursamadan biribirini harcamalarıdır.
İkinci eksiğimiz örgütlenme ile ilgilidir. Yaşadığımız düzende legal olan birçok örgütlenme biçimi vardır. Bunların çoğu kullanılabilir olduğu halde vakıf vb. bir iki örgütlenme şekline sıkışıp kalınmıştır. Gücün birlikten doğduğunu çocuklar bile bilirken parça örgütler arasında bir dayanışmaya, entegrasyona, birliğe veya işbirliğine gidilememiştir.
Üçüncü önemli eksiğimiz bütün İslâmî hizmet birimlerinin saygı gösterdiği, gerektiğinde hakemliğine başvurduğu, görüş, fetva ve tavsiyelerini emir telâkki ettiği bir âlimler şûrasının (heyetinin) bulunmayışıdır.
Dördüncü eksiğimiz, İslâmî bilgi, eğitim ve şuuru Müslüman tabana yayma, cemaat fertlerini sürü tekleri olmaktan çıkarıp “bilgili, eğitilmiş, şuurlu ve katılımcı” üyeler haline getirmek için gerekli -hasbî, sivil, yaygın- eğitimi ihmal etmiş olmamızdır.