Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın İslam dünyasının lideri
olma ehliyeti taşıdığını gösteren pek çok eylemi ve ifadesi oldu;
bunlardan birine de son seyahatinde muttali olduk. Yaptığı
konuşmadan aşağıdaki kısmı birlikte okuyalım ve bunun üzerine
düşüncelerimi arz edeyim istiyorum:
“Bu coğrafyada kaderimiz de kederimiz de ortaktır. Bu topraklarda
mazimiz de istikbalimiz de müşterektir. Bugün Suriye'nin, Irak'ın,
Libya'nın, oralarda yaşayan kardeşlerimizin başına gelenlerin,
yarın bizim de başımıza gelmeyeceğinin garantisi yoktur. Bu
sebeple, daha sonra değil hemen harekete geçmemiz gerekiyor. Tüm
İslam aleminin, hatta insanlığın geleceği için birlik olma,
birlikte hareket etme zamanı çoktan gelmiştir. Komşuları zillet
içinde yaşarken, aynı dili konuştuğu, aynı kıbleye yöneldiği
kardeşleri zulüm görürken, hiçbir ülke, hiçbir toplum sadece kendi
konforunu, sadece kendi geleceğini düşünemez.”
“Etnik kimlik, dil, kabile, renk ve mezhep temelinde birbirine
yabancılaştırılan Müslümanlar Suriye'de, Irak'ta, Libya'da,
Yemen'de ve daha pek çok yerde kendi kendilerini tüketiyor. Arap ve
İslam medeniyetinin göz bebeği şehirlerin terör örgütlerinin,
yabancı güçlerin vekalet ve yıpratma savaşlarının sahası haline
getirilişini hep birlikte takip ediyoruz. İnsanlık vicdanının
suskun kaldığı bu durum karşısında muktedirler ellerini
ovuşturmakla, riyakarlar ise ne yazık ki timsah gözyaşları dökmekle
meşguldür.”