Osmanlı’nın son şeyhülislamı M. Sabri Efendi 1869-1954 yılları arasında yaşamış, Sultan Abdülhamid’den itibaren Osmanlı padişahları ile Cumhuriyet döneminin önemli bir kısmına şahit olmuş, büyük mevkilere gelmiş, ilim, yayın/gazetecilik ve siyaset alanlarında isim yapmış ve iz bırakmış bir zattır. “İslâmî Hareket Öncüleri” isimli kitabımın dördüncü cildinde ona 100 sayfaya yakın yer ayırmış, hayatını ve görüşlerini yazmıştım. Burada siyasi rejimler hakkındaki görüşünü özetliyorum:
M. Sabri’ye göre bolşevizm, masonluk, beşeri demokrasi; “eşitlik, kardeşlik, hürriyet, adalet” iddialarıyla yola çıkmış, komünizm yoksullara refah ve eşitlik, masonluk insanlara kardeşlik, demokrasi de hürriyet vadetmiştir. Ancak bunların hiçbiri vaatlerini gerçekleştirme kabiliyetini haiz değildir. Komünizm (bolşevizm) ekmek için insanların ellerinden hürriyetlerini almış, ama ekmeği de, emeğin hakkını da adaletle verememiş, kapitalizme düşman iken dev gibi bir devlet kapitalizmi oluşturmuş, servet de adaletle paylaşılmamıştır. Masonların kardeşliği dar bir sınır içinde söz konusudur. Beşeri ulusalcı demokrasinin hedefi, insanların kendi iradeleriyle elde edemeyecekleri bir etnik bağa, dar milliyetçilik çerçevesine hapsedilmiştir ve beşer, sırf vicdanı ile demokrasinin hedeflerini gerçekleştiremeyecektir. İslâm demokrasisine gelince; bu demokrasi ilâhî talimata, emir ve yasaklara dayanır. Bu emir ve yasaklar, iman ve vicdan ile birleşince gerçekleşme şansı artar. “Ancak İslâm demokrasisinin hayat bulmasının şartı da Müslümanların, ilk nesil iman ve ahlâkına geri dönmeleri ve gerçek manada Müslüman olmalarıdır. Bu takdirde her iki yönden iyi yetişmiş önderleri halkın önüne düşer, ibadetlerle camileri şenlendirir, hayırda ve iyiyi teşvik, kötüyü engellemede onlara örnek olurlar. Böylece önderler ile onla...