Her şeyin ortası ideal olanı değildir; güzellik, iyilik, hayır
hasenat, adalet, güzel ahlak… kavram ve erdemlerinde ortanın değil,
kamil, en iyi, en güzel, en değerli olanın peşine düşülür. Ortanın
iyi olduğu durumlar iki aşırı uç (ifrat ve tefrit) arasındaki
durumlardır.
Meşru iktidarı devirmek, birçok masumun mal ve can güvenliğini
ortadan kaldırmak, hadsiz hesapsız zulümler icra etmek üzere
kalkışılan darbe teşebbüsüne bir şekilde katılan veya katılanlara
destek veren, her şey apaçık ortaya çıktıktan sonra bile kör, sağır
ve dilsiz olmaya devam eden, hakikati öğrenmemek için yandaşlarla
içe kapanan insanlar masum değildir. Ama hakikati en azından 17 ve
25 Aralık olaylarından itibaren görerek, idrak ederek örgütle
alakasını kesen, kestiğine dair delilleri olan insanlar masumdur,
ölünceye kadar tevbe kapısı açık olduğuna göre onların da
pişmanlıkları kabul edilmelidir. Hiçbir zaman örgütle mensubiyet
ilişkisi kurmamış, devletin izin verdiği banka ve diğer kurum ve
kuruluşlarla iş yapmış, mesela murabaha (bankanın satın alıp
müşterisine vadeli satması) yoluyla ev almış, uzun vadeli borcunu
bugüne kadar ödemek mecburiyetinde olduğu için hesabında da hareket
bulunmuş kimseler masumdur. Bir emirle belli tarihte bankaya para
yatıran ve bir emirle çekenler ile böyle bir ilişkiye tabi olmadan
herkes gibi para yatıran ve çekenleri aynı kefeye koymak
haksızlıktır. Örgütün çeşitli baskı yolarıyla insanları gazeteye
abone yaptığı, kurban ve himmet topladığı herkesin malumudur. Bu
baskıya maruz kaldığı için abone olan, yardımda bulunanlar ile
mensubiyet gereği bunu yapanları birbirinden ayırmak mümkün ise
tamamına aynı muameleyi reva görmek haklı değildir…
Tasfiyenin bir ucunda yaşanan felaketin bir daha tekrarlanmasını
engellemek için zaruri görülen “yaşın da yanmasını göze alan
tutum”, bir ucunda da “yaş yanmasın diye kuruya da geçit vermeyi
mümkün kılan tutum” var; işte