Ramazan'a ulaşan ve orucu tutmamak için yeterli/meşrû sebebi
bulunmayan Müslümanın oruç tutması farz, tutmaması ise haramdır.
Mazeretsiz oruç tutmayan kimse önemli bir günah işlemiş, İslâm'ın
beş şartından biri olan oruç ibâdetini terk etmiş olmaktadır; bunun
ahirette cezâsının bulunduğunda şüphe yoktur.
Niyet edip de bozmuş olmayan ve mazeretsiz olarak orucu tutmamış
bulunan kimsenin dünyadaki borcu ve cezâsı, tutmadığı sayıda orucu
kazâ etmek; yani Ramazan dışında, oruç tutmanın câiz olduğu
günlerde tutmaktır.
Zamanında oruca niyet edip başladıktan sonra mazeretsiz olarak
orucunu bozan kimsenin de hem ahirette cezâsı, hem de dünyada borcu
ve belki de ahiret cezâsını ortadan kaldıracak telâfi imkânı
vardır. Bu borcun ne olduğu hususu bozma şekline bağlıdır:
Normal şekilde cinsel ilişki yaparak oruç bozan kimseye keffâret
gerektiği konusunda görüş birliği vardır. Gıda veya ilâç olacak bir
şeyi yemek ve içmek sûretiyle orucunu bozan kimseye ise keffâretin
gerekli olup olmadığı tartışmalıdır.
Hz. Peygamber'e (s.a.v.) birisi gelip şöyle dedi: