Dünkü yazıda Peygamberimiz’in (s.a.) dini, inancı, ahlâkı, rengi, ırkı… ne olursa olsun bütün insanlık için rahmet olduğunu; özetle müminlere kâmil insan olmanın yolunu gösterdiği ve onlara örnek olduğu için, mümin olmayanları imana, doğru yola çağırdığı ve onlara bunu açıkladığı, inanmamakta ısrar edenlerin de dünyada köklerini kurutacak felâketlerden korunmasına sebep olduğu için rahmet olduğunu ifade etmiştim.
“Âlemler” kelimesi canlı cansız bütün varlıkları içine alıyor, onlara rahmet söz konusu değil” diyenlere hatırlatmak üzere O’nun, (s.a.) hayvanlar, bitkiler, sular, topraklar, çevre… için de nasıl bir koruyucu/rahmet olduğuna dair bazı nakiller yapacağım.
Kur’ân-ı Kerim’de Allah Teâlâ yeri ve gökleri yarattığını, bunlarda yaratılış gereği bir dengenin ve düzenin bulunduğunu, her şeyin bir ölçüsü ve normal yapısı bulunduğunu… açıkladıktan sonra bunları insanların bozmalarını yasaklıyor ve bozdukları takdirde başlarına türlü felâketlerin ve belaların geleceğini açıklayarak ikaz ediyor:
“İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu; böylece Allah –dönüş yapsınlar diye– işlediklerinin bir kısmını onlara tattırıyor” (Rum: 30/41).
Peygamberimiz (s.a.) sulara çiş yapılmasını yasaklıyor, yolların kirletilmemesini, insanların yolları kullanırken zarar görmelerine sebep olacak şeylerin oradan kaldırılmasını istiyor ve bunları imanın gereği olarak açıklıyor. Bir müminin yaptığı her işi ve şeyi en güzel ve tam yapmasını tavsiye ediyor, kazılan mezarın içindeki bir eğriliğin bile düzeltilmesini emrediyor. Kur’ân’dan ve sünnetten “Her şeyin Allah’ı andığını ve hatırlattığını” öğreniyor ve eşyaya bu nazarla bakıyoruz. Doğrudan veya karşılık olarak zarar vermeyi yasaklıyor. Ve şöyle buyuruyor:
“Hiçbir Müslüman yoktur ki, onun diktiği bir ağaçtan, ektiği bir bitkiden hasıl olan ürünü ve meyveyi bir kuş, bir insan, bir diğer hayvan yesin de onun için bu, sadaka olmasın!”