“İbadet, ubudiyet, tapınma, kulluk” kelimeleri “itaat etmek,
boyun eğmek, kutsal manada saygı sunmak, en büyük bilinen ve iman
edilen, her şeyi yaratan varlığa yaklaşmak için bir takım
merasimler ifâ etmek ve hareketler yapmak”tır.
Bir ayete göre insanlar ve cinler “kulluk etsinler diye”
yaratılmışlardır. Kâfiri mü'mini, fâsıkı âbidi, iyisi kötüsü,
maddecisi ruhçusu ile bütün insanlar kulluk etmektedir; ancak kimi
kula, kimi nefsine, kimi dünya menfaatlerine, kimi gazap ve
ihtiraslarına, kimi gerçek diye inandığı bir hayale veya
ideolojiye, kimi batıl mabutlara... kimi de yegâne ma'bud
(tapılmaya layık) olan Allah Teala'ya.
Bütün hak dinler gibi İslâm'ın da gayesi insanı bütün batıl inanç
ve kulluklardan kurtararak kendini ve Rabbini tanıtmak, yalnız O'na
ibadet etmesini sağlamak, bütün mevcudiyetiyle O'na bağlamak ve bu
bağlılık içinde gerçek hürriyete kavuşturmaktır. İnsan mutlak
manada hür değildir ve olamaz; yukarıda işaret edildiği üzere
mutlaka bir bağlılığı ve kulluğu vardır; şu halde asıl kölelik ve
esaret, insanın kendisinden aşağı veya ona denk olana bağlanması,
kul ve köle olması, gecesini gündüzünü onun yoluna feda
etmesidir