Bir kere “şeker bayramı” ifadesinde şekil ve isim olarak da bid’at var. Kurban bayramının ismi yerinde ama onunda ruhunda ve maksadında bid’at (değiştirme, sapma) var.
Kurban kesmekten maksat et yemek olamaz; çünkü kurban kesme gücünde olanlar eti hemen her zaman yiyebiliyorlar; maksat kurban olmak ve paylaşmaktır.
İsmail Hakkı Bursevî’ye ait olduğunu sandığım bir mısra var:
“Kebş-i nefsim Hakk’a kurban eyledim”
(Nefis koçumu Hakk’a kurban ettim) diyor.
Allah Teâlâ “Nefsini terbiye eden kurtulur, edemeyen batar” buyuruyor. Üç-beş kuruşa bir hayvan satın alıp onu kesmek gücü yeten için çok kolaydır; üstelik etinden kendisi de yediği için nefsini besliyor demektir. Ama terbiye edemeyenler, hakim olamayanlar için bitmez tükenmez arzularının baskısı söz konusu olan nefsi kurban etmek; yani onun arzularının Hak rızasına aykırı olanlarını ayırıp kesmek zor iştir. Kurban bize bu düşünce ve duyguyu telkin etmelidir.