Kongrenin sigorta oturumundan çıkan sonuç, uzun açıklama ve
tartışmaların birkaç satırda özeti gibi olduğundan izaha muhtaç
tarafları var. İleride sunumlar ve tartışmalar yayımlandığında
onları da okur ve doğrudan değerlendirmeler yaparım. Şimdilik orada
tartışılan konu başlıklarını göz önüne alarak sigorta konusundaki
bilgi ve düşüncemi okuyucularımla paylaşacağım.
Sigortanın başlangıcı milâdî on dördüncü asra kadar uzandığı halde,
Osmanlı ülkesine girişi oldukça gecikmişti. 1870 tarihinde
Beyoğlu'nda vukûbulan büyük yangın üzerine; şeyhülislâmlıktan
sigortanın cevâzı hakkında fetvâ alınmıştır. Bu fetvânın,
teferrûâta girmeden “her ferdin, Allah tarafından kendisine verilen
malları korumakla mükellef olduğunu” ifade ettiği anlaşılmaktadır.
1327/1910 tarihinde bir şahıs, Şeyhülislamlık makamına bir dilekçe
vererek Fransa'daki bir sigorta şirketi ile hayat sigortası akdi
yapmasının caiz olup olmadığını sormuş, şu cevabı almıştır:
“Havâle buyurulan işbu arzuhal mutâlâa olundu. Derûn-i arzuhalde
muharrer akd-i mezkûr dâr-i İslâm'da olmayıp da, ber-vech-i meşrûh
memâlik-i ecnebiyyede kain bir sigorta şirketi ile icrâ edildiği
takdirde, şirket-i mezkûre rızâsiyle vereceği ziyâdeyi, yâni
makudün aleyh sigorta bedeli ne miktar meblâğ ise, ânı ahz helal
olur; ol bapta emr-u fermân menlehülemrindir.”