“Hiçbir suçlu ve günahkâr başkasının suç ve günahını yüklenmez. / İnsan ancak çabasının sonucunu elde eder. /Ve çabasının karşılığı ileride mutlaka görülecektir. /Sonra kendisine karşılığı tastamam verilecektir.” (Necm: 41).
Meâlini verdiğim âyetlerde hem cezâî sorumluluğun ferdî (bireysel) olduğu hem de insanın kazancının, elde edeceği faydanın ancak kendi emeği, gayreti ve çabasına bağlı bulunduğu ifade edilmektedir.
Cezâî sorumluluğun ferdî olduğu konusunda İslam hukukunda farklı bir anlayış ve yorum yoktur. İlkel toplumlarda ve medeniyet çağında yaşadıkları halde ilkel atalarından kalan bazı kötü mirasları devam ettiren çevrelerde bu altın kurala riayete etmeyenler, kan ve intikam davası güdenler, birinin işlediği suçtan dolayı onun masum (suçsuz, günahsız) yakınlarını cezalandıranlar olmuştur ve hâl da vardır.
İslam adına terör eylemi yapanlar bu ayetleri ve bu tartışılamaz kuralı da ihlal ediyor, kendilerine göre suçlu saydıkları insanlar yanında masumları da yaralıyor, katlediyor, büyük zararlara sebep oluyorlar.
IŞİD'in yaptığı terör eylemlerinde ve katliamlarında “mürted ilan etme” hükmünü kullandığı biliniyor. Başka yazılarımda İslam'ın iman esaslarına inanmış, dinden çıkmayı aklından bile geçirmemiş insanları temelsiz bazı iddialar ve ithamlarla tekfir etmenin ve mürted saymanın İslam'da yeri olmadığını açıkladım ve buna yeri geldikçe devam edeceğim.
Farz-ı muhal (olmazı varsayarak) onların mürted saydıkları insanlara karşı terör eylemi yaptıkları düşünülse bile yaptıklarının yine İslam'da yeri bulunamaz; çünkü terörün gözü kördür; çoluk, çocuk, hayvan, masum ayırmadan vurur, öldürür, yaralar; bunları da mürted saymak hiçbir yoruma göre mümkün değildir.