Muhtemelen bilgi eksikliğine dayalı bir yanlış var; tekrar edilir durur: “Efendim sünnete riayet edelim derken ümmetin birçok zayıf ve eksik noktaları ihmal ediliyor; kılık kyafet, nafile namaz, Efendimizden (s.a.) bize intikal eden âdâb-ı muaşeret iyi de, ya ümmetin bozulan ahlakı, ötekilere göre güçten düşmüş, kendisini koruyamaz hale gelmiş olması… ne olacak, niçin bunların üzerinde durulmuyor?”
Evet, işte bu yanlışı biraz açarak düzeltmek gerekiyor.
Buradaki yanlış, sünneti, yukarıda sayılanlardan ibaret bilmek ve eksik taraflarımızı sünnetin dışında kaynaklardan ıslaha yönelmektir.
Önce biz sünneti, kılık kıyafet, tesbih ve nafile ibadetlerden ibaret bilmiyoruz. Doğru anlaşılan sünnetin tarifi şudur: Peygamberimizin açıkladığı, örnek olduğu ve uyguladığı İslâm.
Bu İslâm’ın içinde, Müslümanların muhtaç oldukları, insanların ferd ve cemiyet olarak karşılaştıkları ve yaşadıkları bütün alanlar, olaylar, problemler… ile ilgili irşadlar, karar ve davranışları yönlendiren özel ve genel hükümler, açıklama ve işaretler mevcuttur.
Sevgili Peygamberimizin (s.a.) hayatına bakalım, “O İslâm’ı nasıl anlamış ve uygulamış”, bunu anlamaya ve öğrenmeye çalışalım; göreceğiz ki O, hem bir kâmil beşer, hem bir peygamber, hem bir aile reisi, hem bir cemiyet ve devlet lideri, hem de eşi bulunmaz bir eğitimcidir. Hayatında ve cemiyet içinde bu vasıflarının tamamıyla var olmuştur.