Taassub içtihada ve farklı düşünmeye açık olan bir alanda ve konuda yalnızca bir tek görüşün sahih, diğerlerinin hatalı veya batıl olduğuna inanıp farklı düşünen ve inananları İslam dışına atanların zihniyeti ve ruh halleridir.
Tekfir bir kimsenin kâfir olduğuna hükmetmek, kâfir ilan etmek demektir.
İslam mezhepleri içinden yalnızca ehl-i sünneti, mezheb değil, İslam’ın kendisi olarak kabul edip diğer (ehl-i bid’at) mezhebleri İslam dışına atanlar ile ehl-i sünneti daraltan ve mesela yalnızca Eş’arîleri veya Mâtürîdîleri yahut da selefi ehl-i sünnet, diğerlerini karşı olarak görenler taassub illetine yakalanmış arızalı Müslümanlardır, bunlar ümmeti bölmekte, birliği tahrib etmekte, tefrika fitnesine sebep olmaktadırlar.
İnsanları karalamak için pusuda bekleyen fesad ve fitne erbabına fırsat vermemek için hemen başta ifade edeyim ki, ben ehl-i sünnet çizgisindeyim ve genel olarak bu çizginin sahih İslam anlayışını temsil ettiğine inanıyorum. Ancak üç kayıtla:
1. Ehl-i sünneti, bu kavramın içine giren farklı anlayışları da katarak geniş çerçeveli görüyorum.
2. Ehl-i sünnet dışında kalan İslam mezheplerini de ümmetin mezhepleri olarak görüyor, sahiplenenleri -onlar İslam’dan çıktıklarını beyan etmedikçe ve söz ve fiilleri için bir tevil imkanı mevcut oldukça- tekfir etmiyorum.