“Müslüman alimler inanç alanıyla toplumsal alanı birbirinden
ayırıyorlardı” diyor. Evet iman ve ibadet konuları ile muamelat
(sosyal, siyasi, ekonomik, hukuki alanlar) kıyas konusu bakımından
ayrılmış, “birinci alanda hükmün illetiden hareketle kıyas
yapılamaz, ikinci alanda ise yapılır” denmiştir. Bunun manası
muamelat alanını dinden çıkarmak, hüküm ve düzenlemelerini halka
bırakmak değildir. Alimlerin ittifakı şöyledir: Kesin ve açık
nassın (vahye dayalı metnin) bulunduğu alan hangisi olursa olsun
orada metin usule göre yorumlanır ve uygulanır, nassın bulunmadığı
yerde ise kıyasa gidilir; ama kıyas da Kitab'a ve Sünnet'e
bağlıdır, kıyas ve ictihadla elde edilen bilgi ve hükümler,
ictihada edene ve ona tabi olanlara göre dine dahildir.
Tarık Ramazan diyor ki:
“Benim için şeriat, fıkıh uzmanlarının ve İslam hukukçularının tek
ve kesin olarak tanımladığı İslami hukuk sisteminden çok daha geniş
kapsamlı bir şey. Şeriat onların tanımladığından çok daha başka bir
şey, o Tanrı'ya ve inanca giden sadakat yoludur.
Biz kanunları bu anlayışın ışığında değerlendirmeliyiz. Bu anlayış
bize, erişmemiz gereken kapsamlı vizyonu veriyor zaten. Bir Alman
kanunu bana erkeklerin ve kadınların kanun önünde eşit olmaları
gerektiğini ya da yapılan aynı işe karşılık, herkesin aynı maaşı
alması gerektiğini söylediğinde benim için şeriat budur. Ben
böylesi bir kanunla nelere