Hayrettin Karaman Yeni Şafak Gazetesi

Tarikatler, cemaatler ve siyaset

Laikçiler dini devletten, siyasetten, hatta toplumdan uzaklaştırmak, yalnızca ferdin hayatına ait kılmak, orada sınırlamak istediler ama buna muvaffak olamadılar; çünkü ferd ile toplum ve devlet hayatını birbirinden su...

05 Ağustos 2016 | 3.026 okunma

Laikçiler dini devletten, siyasetten, hatta toplumdan uzaklaştırmak, yalnızca ferdin hayatına ait kılmak, orada sınırlamak istediler ama buna muvaffak olamadılar; çünkü ferd ile toplum ve devlet hayatını birbirinden su geçirmez kaplar gibi bölüp ayırmak eşyanın tabiatına, fıtrata ve sosyal-psikolojiye aykırı düşer.
Dindar fertler inanç ve hayat tarzlarını yaymak, kendilerinden olanların sayısını arttırmak isterler; bu istek hem dinden gelir, hem de inanan kişinin ihtiyacından kaynaklanır. Evet ferdin buna ihtiyacı vardır; çünkü o bir cemiyet içinde yaşar, diğer fertlerle çeşitli ve karmaşık ilişkileri olur, bu ilişkilerde problem yaşamamak veya daha az yaşamak için inanç, duygu, düşünce, davranış ve hedefler bakımından azami ortaklıklar arar.
Bu ortaklıklar ya “sahih İslam'ı anlatan, herkese açık kaynaklarda açıklanmış bilgilere ve kurallara” göre kurulur ya da “her biri sahih İslam'ı temsil ettiğini iddia eden ve genel kurallara ek bazı sübjektif kurallar ve inançlar ileri süren gruplar” içinde kurulur. İşte “dini gruplar” buradan doğarlar.
Dini gruplar son zamanlara kadar mezhepler ve tarikatler şeklinde görülüyordu, son zamanlarda bunlara bir de “cemaat” kavramı ve yapısı eklendi.
Cemaat, hizmet, Gülen hareketi, pdy gibi isimlerle anılan bu bid'at yapıya kadar cemaat deyince iki şey anlaşılırdı: 1. Cami cemaati (veya bir imama uyarak namaz kılan topluluk), 2.Sahih İslam çerçevesinde birleşmiş İslam toplumu (ehl-i sünnet ve cemâ'at). Meşru cemaat kavramına uymayan “Gülencilik” eklektik bir yapı: Mezhepten, tarikatten, islâmî hareketlerden, geçmişte İslam'da ve İslam dışında yaşanmış kısmen benzer hareketlerden birer parça alarak bir yapı oluşturulmuştur. Bunun temel özelliği Fethullah Gülen'le ilgili gerçek dışı, hayale ve telkine dayalı keskin inançtır. Bu inanca sahip olanların belirleyici referansları F. Gülen'in “sözleri, filleri ve tasvipleridir”. Buna karşı Kur'an âyetleri ve hadisler okusanız, Cebrâl'i getirip “şu yanlış” dedirtseniz fayda vermez, şâgirdi inancından ve kararından vazgeçiremezsiniz.
Gülenci hareket uzun zaman kendini “iyi insanlar, iyi vatandaşlar, millete, memlekete ve dünyaya hayırlı hizmetlere kendini adamış elemanlar yetiştirme hareketi” olarak tanıttı ve buna inanmamızı sağladı. Şüpheleri ve ithamları da tevillerle, yorumlarla, gerektiğinde geri adımlarla savmasını bildi. Son dört yılda ise mızrak çuvala sığmadı, mahiyetleri ve hedefleri anlaşılınca angaje olmayan iyi niyetli destekler kesildi ve mücadele başladı. Sonunda hareket, hesapladığı güce ulaştığını ve kıvama erdiğini sandı, hedefine engelsiz yürüyebilmek için iktidarı hem de kanlı bir kalkışma ile ele geçirmeye teşebbüs ederek “intihar etti”. Az da olsa bazı mensuplarının gerçeği anlayarak normalleşmeleri, geri kalanların da zararsız hale getirilmeleri tabii olarak zaman alacaktır.
Üst akıl üzerinde çok duruluyor, ama unutmayalım ki, bu yapıları kuran değil, kullanandır üst akıl, biz kullananları engelleyemeyiz ama açık olurlarsa kuranları denetleyebilir ve engelleyebiliriz.
Hak veya batıl mezhepler ve tarikatler “din anlayışı, eğitimi ve mevcut şartlarda mümkün olduğu kadar hayata geçirilmesi” işi ile meşgul olsalar, devleti ele geçirmeye kalkışmasalar, birbiri ile de iyi geçinseler; kavgayı, kendi varlığını diğerinin yokluğunda aramayı, fitneye sebep olacak şekilde rekabeti bir yana bıraksalar topluma bazı faydaları olabilir, zararları da asgariye iner. Ama görülen manzara şudur ki, ilişkiler böyle olmuyor, -pek azı müstesna- her biri bir şekilde devlete nüfuz etmeye çalışıyor, seçimlerde partilerle pazarlığa girişiyor ve oyunu amacı için kullanıyor, güçlendikçe itidalden ve adaletten ayrılıyor, birliğin tutkalı olacak yerde ayrılığın, bölünmenin, didişmenin amili oluyorlar.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
İmansız akıl uygarlığı 01 Eylül 2024 | 275 Okunma Batı’da yaşayan Müslüman 25 Ağustos 2024 | 443 Okunma Sosyal medya aynasından 18 Ağustos 2024 | 127 Okunma Güç dengesi şart 11 Ağustos 2024 | 117 Okunma Bu acılı günde 04 Ağustos 2024 | 233 Okunma