“Ey iman edenler! Bilin ki Yahudi din bilginlerinin ve Hıristiyan din adamlarının birçoğu halkın mallarını haksızlıkla yerler ve Allah yolundan alıkoyarlar. Altın gümüş biriktirip Allah yolunda harcamayanları elem veren bir azapla müjdele!/ O gün bunlar cehennem ateşinde kızdırılıp onların alınları, böğürleri ve sırtları dağlanacak: İşte yalnız kendiniz için toplayıp sakladıklarınız; tadın şimdi biriktirip sakladıklarınızı!” (Tevbe: 34-35).
Bu iki âyette ekonomik ve sosyal hayatın pek çok problemine çözüm olacak hükümler ve manalar vardır.
Yahudi ve Hristiyan din adamlarının haksız yoldan mal edinmeleri ve din üzerinden çıkar sağlamalarıyla ilgili olarak “verdikleri hükümler için rüşvet almaları, ilâhî kitapta değişiklik yapıp yazdıkları tahrif edilmiş nüshaları satmaları, Allah katında duaların kabulüne aracı olacağı izlenimi vererek bağış almaları, günah çıkarma karşılığında bir gelir elde etmeleri, cennete bilet satmaları ve birçok dolambaçlı yollarla kendileri için malî kaynak oluşturmaları” gibi açıklamalar yapılmıştır.
Halkın parasını haksız, gayr-i meşru yoldan toplayıp Allah'ın emrettiği ve razı olduğu şekilde harcamayan din istismarcıları her çağda olduğu gibi günümüzde de vardır. Din, Allah, hizmet, cennet, sevap diyerek para toplayanların sıkı bir denetime tabi tutulmaları şarttır. Ayrıca Kur'an'ı, duaları, hatta saçma sapan formülleri manevi yoldan tedavi iddiasıyla kullananlar (satanlar) da menedilmelidir. Manevi tedavi için müminlerin menfaat beklemeden birbirine dua etmeleri ve okumaları yeterlidir.