Gümüş manasına gelen el-verık kökünden gelen tevarruk'un lügat
manası “gümüş istemek”tir. Sonra anlam genişletilmiş ve her çeşit
nakit talebine tevarruk denmiştir.
Fıkıhta ve özellikle faizsiz bankacılıkta tevarruk, açıkça faize
bulaşmadan nakit ihtiyacını gidermek için başvurulan bir işlem
çeşididir.
Peygamberimiz'in (s.a.) ümmeti uyararak yapılmamasını istediği
bey'u'l- ıyne (ıyne satımı diyelim) eskiden şu şekillerde
yapılırdı:
1- Paraya ihtiyacı olan ama bunu da faiz ödemeden elde
edemeyen kişi ıyne satımı (hileli, üstü kapalı faizcilik yapan)
kişiye gelir faizsiz ödünç para isterdi, bunu yapmak istemeyen
ıyneci “sana faizsiz ödünç veremem, ama piyasada mesela yüz lira
eden bir malı sana vadeli olarak yüz yirmi liraya satarım, sen de
bunu pazarda yüz liraya satar ihtiyacını karşılarsın” derdi.
2- Araya bir üçüncü şahıs koyarlardı, ıyneci ödünç isteyene
malı 120 liraya vadeli satardı, ikinci (paraya ihtiyacı olan) şahıs
malı üçüncü şahsa yüz liraya peşin satardı, bu şahıs da aynı malı
ilk sahibine yine 100 liradan satardı.
3- Iyneci bir malı para isteyene mesela 120 liraya vadeli
satar, yüz liraya peşin satın alırdı. Sonuç olarak paraya ihtiyacı
olan yüz lirayı elde ederdi ama aynı şahsa 120 lira borç ederek
bunu gerçekleştirebilirdi.
Aksine yorumlar ve yanlış açıklamalar bir yana bırakılırsa geçmiş
fukaha birinci şekli caiz görmüşler, ikinci ve üçüncü şekli ise
caiz görmemişlerdir.
İslam'ın ruhuna uygun olan ise şahsi ve ailevi ihtiyacı için para
isteyen kimsenin bu ihtiyacının ya elinde fazlası olan din
kardeşleri tarafından karz-ı hasen (faizsiz ödünç verme) yoluyla
karşılanması ve/veya vakıf, sadaka taşı, bu maksatla oluşturulmuş
devlet veya sivil kurum ve kuruluşlarınca karşılanmasıdır.
Üretim, yatırım, ticaret yapmak isteyen ve bunun için de sermayeye
ihtiyacı olanların ihtiyaçları ise -bu maksatla isteyene karz-ı
hasen gerekli olmadığı için- ortaklık yoluyla karşılanacaktır.
İslam hukuku birçok ve çeşitli ortaklık şekillerini meşru
görmüştür. Yatırıma, üretime, ticarete sermaye koyan taraflar,
genellikle kâra ve zarara ortak olurlar. Zarar hisse sahiplerinin
sermaye oranına göre, kâr ise sözleşmeye göre paylaşılır.