Hayrettin Karaman Yeni Şafak Gazetesi

Topraklar kime nasıl vadedilmiş?

Vâdedilmiş toprakların (arz-ı mev’ûdun) ne zaman, nerede, kimlere, ne şartla vadedilmiş olduğunu öğrenmenin yolu bu va’di yapanın kitabına (verilen sözün vesikasına) bakmaktır. Yeryüzünde...

27 Mayıs 2018 | 656 okunma

Vâdedilmiş toprakların (arz-ı mev’ûdun) ne zaman, nerede, kimlere, ne şartla vadedilmiş olduğunu öğrenmenin yolu bu va’di yapanın kitabına (verilen sözün vesikasına) bakmaktır. Yeryüzünde Allah’a ait olduğu bilinen ve hiçbir harfine, kelimesine dokunulmadan bize kadar gelen tek kitap Kur’an-ı Kerim’dir. Kitab-ı Mukaddes denilen mecmuanın ihtiva ettiği Tevrat ve İncil’in -aslı Allah Teala tarafından vahyedilmiş olmakla beraber- O’ndan geldiği gibi muhafaza edilmediğini, değiştiğini, kısmen kaybolduğunu, kısmen peygamberlere ve başkalarına ait sözlerin araya girdiğini Yahudiler ve Hıristiyanlar da kabul etmektedirler. Bu sebepledir ki Allah Resulü (s.a.): “Ehl-i Kitab size bir bilgi getirdiğinde buna ne doğrudur deyin, ne de yalanlayın; Allah’ın gönderdiğine inanırız, O’nun göndermediğine inanmayız deyin” buyurmuştur. Buna göre ehl-i kitabın elinde bulunan kitaplarda yazılı bilgileri ve haberleri Kur’an-ı Kerim ve sahih sünnet ile karşılaştırmak, bunlara uyanları almak, kabul etmek, doğru saymak, uymayanları ise -aykırı olmamak kaydıyle- doğru ve yanlışa eşit ihtimalli saymak gerekecektir.

Siyonistlerin devamlı gündemde tutup istismar ettikleri “vadedilmiş toprak” meselesine yukarıda açıklanan usul içinde bakalım. Konuya hem Kur’an-ı Kerim’de, hem de Eski Ahd’in (Tevrat’ın) Sayılar ve Tesniye kitaplarında temas edilmiştir:

“Bir zamanlar Musa, kavmine şöyle demişti: Ey kavmim! Allah’ın size lütfettiği nimetini hatırlayın; O, içinizden peygamberler çıkardı ve sizi hükümdarlar kıldı. Alemlerde hiçbir kimseye vermediğini size verdi./ Ey kavmim! Allah’ın size yazdığı mukaddes toprağa girin ve arkanıza dönmeyin, yoksa kaybederek dönmüş olursunuz” (Maide: 5/20-21).

Bu iki ayete göre Arz-ı mukaddes’in İsrailoğullarına vatan olarak yazılması (Allah’ın bu va’di ve takdiri) ebedî değildir ve şarta bağlıdır. Ebedi olmayıp Hz. Musa’nın asrına ait olduğunun delili, 20. ayetteki ifadedir: Allah onlara birçok nimet vermiştir, hatta bu nimetlerin bir kısmı o zamana kadar dünyada hiçbir ferde ve topluma verilmemiştir, bunlar arasında Mukaddes Toprağın onlara vatan olarak yazılması da vardır. Daha sonraki çağlarda ise Allah Teala başka toplumlara, ümmetlere, İsrailoğulları’na vermediği nimetler vermiştir.

Ayrıca bu yazı ve vaat şarta bağlıdır, çünkü 21. ve devamındaki ayetlerde bu yazının hayata geçmesi İsrailoğulları’nın buna layık olmalarına ve bunun için fedakârlık etmelerine bağlanmıştır. Hatta onlar bu şartı yerine getirmedikleri için Allah Teala onlara kırk yıl buraya giremeyip dar bir bölgede yaşama cezası vermiştir. Daha sonraki zamanlarda da İsrailoğulları güç ve ahlak bakımından layık oldukları müddetçe buralarda oturmuşlar, liyakatlerini kaybettikçe de aynı yerler başka toplumların yurdu olmuştur.

Tevrat’ın Tesniye bölümünün birinci babında yer alan bilgilere göre vadedilen topraklar hem yalnızca İsrailoğulları’na vadedilmiş değildir, hem de dünkü ve bugünkü Filistin topraklarından ibaret değildir. Va’dedilen topraklar Lübnan, Irak, Suriye ve Fırat havzasına kadar Anadolu’yu kısmen içine almaktadır. Va’din muhatabı olan toplumlar ise “İşte diyarı önünüze koydum, girin ve Rabbin atalarınıza, İbrahim’e, İshak’a, Yakub’a, kendilerine ve kendilerinden sonra onların zürriyetlerine vermek için and ettiği diyarı kendinize mülk edinin” cümleleriyle belirlenmiştir.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
İmansız akıl uygarlığı 01 Eylül 2024 | 275 Okunma Batı’da yaşayan Müslüman 25 Ağustos 2024 | 443 Okunma Sosyal medya aynasından 18 Ağustos 2024 | 127 Okunma Güç dengesi şart 11 Ağustos 2024 | 117 Okunma Bu acılı günde 04 Ağustos 2024 | 233 Okunma