Yirmi yıldan fazla zaman geçti, o günlerde hükümet Diyanet'ten “halkın doları terk etmesi ve TL'ye geçilmesini” tavsiye eden bir hutbe okutmasını istemiş ve bu hutbe de okunmuştu. Ben de o günlerde bir yazı kaleme almıştım. Nereden nereye geldiğimizi ve o günkü talep ile bugünkü talebin farkını göstermek için bazı kısımlarını sunuyorum:
Bizim tarihimizde para ile hutbe arasında bir ilişki yok değildir; bir devlet kurulduğunda, o devlete mahsus para basılır ve başkanı (sultanı, halifesi, emîri) adına hutbe okunurdu. Bu Cuma günü de câmilerimizde para ile ilgili bir hutbe okundu, fakat ne gariptir ki, bu hutbenin konusu, halkı tarafından büyük ölçüde terk edilen devlet parasının kullanılması, hem halkı hem de idarecileri tarafından büyük ölçüde kullanılan bir yabancı paranın (doların) da terkedilmesi talebi ile ilgili idi. Bu devletin önemli sayıdaki halkı ve aydınları (beyinleri) da, tıpkı parasını terk ettikleri gibi ülkesini de terk etmişler, yabancı ülkelere giderek orada hayat sürmeye ve üretim yapmaya koyulmuşlardı. Diyanet İşleri Başkanlığı'na “dolar yerine Türk Lirası kullanılmasını isteyen, teşvik eden” bir hutbe okutmasını telkin edenlerin, önce TL'nin terkedilmesinin sebeplerini teşhis etmeleri, sonra da bu teşhise dayalı tedbirler almaları gerekirdi. Bir de daraldıkları zaman başvurdukları dine ve dindara karşı tavırlarını gözden geçirmeleri icap ederdi. Ne onu yaptılar, ne bunu; hutbe istediler okundu, ne sonuç vereceğini göreceğiz.