Aşağıdaki yazıyı, Fethullah Gülen taifesinin Erdoğan ve Ak Parti'yi yıpratmak için kampanya başlattığı günlerde ve özellikle 17 ve 25 Aralık hadisesinin önünde ve sonunda devamlı olarak iktidarın başına “hırsız” dedikleri zamanda yazmıştım. Bu adamlar hem takvalı Müslüman olduklarını iddia ediyorlar (böyle görünüyorlar) hem de iftira ediyorlardı.
Bu yazı bugünlerde bile aleyhimde kullanılıyor ve benim “yolsuzluğa, rüşvete fetva verdiğim” iftirası yayılıyor.
Şimdi bu yazıyı lütfen bir daha okuyun ve hükmü siz verin:
Muhalif siyasetçilerin hedefi, her vasıtayı kullanarak iktidarı düşürmek olursa gerekli gördüklerinde abartıyı, yalanı, iftirayı, kumpası... kullanırlar. Onlar, yolsuzluk yapan için bu kelimeyi kullanmak amaca hizmet etmezse daha yıpratıcı olan “hırsızlık” kelimesini kullanmakta sakınca görmezler.
Ama dindar bir Müslümanın ağzından çıkan her sözün hesabının sorulacağı şuurunda olması ve buna göre davranması gerekir. Bu sebeple mesela yolsuzluk yapana “hırsız”, alkol alana “zânî: zina yapan”, gıybet edene “müfteri: iftira eden”, “kumpas düzenlemekten sorgulanan kimseye rüşvetçi” diyemez. Derse yalan söylemiş, iftira etmiş olur.
Şimdi yolsuzluk ile hırsızlığın hem laik-seküler sistemlerde hem de İslam hukukundaki tariflerine bakalım: