Hz.Peygamber (s.a.) ve dört halifesinin yaşadığı çağda, normal bir ailenin yıllık geçim ihtiyacı göz önüne alınarak bir miktar (çeşitli mallardan birer miktar ki buna nisâb denir) belirlenmiş, kişinin, zekattan muaf olan temel ihtiyaçlarına (havâic-i asliyesine) ek olarak nisap denilen miktarda artıcı malı olursa bundan zekât vermesi gerektiği bildirilmiş, uygulama da buna göre olmuştur.
Fitre borcu için malın artıcı, gelir getirici olması da şart değildir.
Ancak bu ölçüleri; yani belli miktarlarda olup o güne göre değerleri yaklaşık olarak birbirlerine eşit bulunan malları günümüzde değerlendirdiğimiz; paraya çevirdiğimiz veya birbiri ile değiştirmek istediğimiz zaman karşımıza bazı problemler çıkmaktadır. Meselâ bugün kırk koyun, otuz sığır, 200 dirhem (640 gr.) gümüş, 20 miskal (85 gr. altın), değer, satın alma ve mübadele gücü bakımından birbirine eşit değildir. Gümüşü ölçü olarak alsanız -fakiri zengin sayacağınız için- ödeme yükümlüsü, koyunu esas alsanız zengini fakir sayacağınız ve zekâttan muaf tutacağınız için- yoksullar sıkıntıya düşeceklerdir. Gümüşe göre yaklaşık bin lirası olan zengin sayılacak, zekât alamayacak, aksine ödeyecek, fitre verecek, kurban kesecek, yoksul akrabasına bakmaya mecbûr olacaktır... Bu sıkıntıları ortadan kaldırmak için iki yola başvurmak, iki çözüm teklif etmek mümkündür: