Gözlerin ışıldıyor mu çocuğum?
Darmadağın olmuş bir hayatın içinde, çiçeklenmiş bir
evrende, yoksulluğun orta yerinde...
Okuluna gidiyor musun çocuğum!
Bugün 23 Nisan...
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı...
Ulusal egemenliğin “millet” egemenliği olduğunu
bilmeyenlere bir çift sözüm var.
Türkiye Büyük Millet Meclisi ilk
kez 23 Nisan
1920’de Ankara’da toplandı.
Mustafa Kemal, ilk kez “Kurucu
Meclis” sözünü kullanıp, yeni bir devletin doğuşunu onaylatmak
istiyordu.
Ne olursa olsun, 23 Nisan 1920, Osmanlı hükümetini aşan Anadolu
halk hareketinin, siyasal örgütlenme yolunda devletleşmesi anlamına
gelir.
Aynı yılın eylül ayında düzenlenen ve hiç tartışılmadan
onaylanan “halkçılıkbildirisi”nde ise şunlar yazılıdır:
“.... Türkiye halkını emperyalizm ve kapitalizm tahakküm ve
zulmünden kurtararak, irade ve hâkimiyetinin sahibi kılmakla
gayesine ulaşacağı kanaatindedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletin hayat ve bağımsızlığına
suikast eden emperyalist ve kapitalist düşmanların
tecavüzlerine karşı müdafaa ve bu maksada aykırı
hareket edenleri cezalandırma azmiyle kurulmuş bir orduya
sahiptir. Emir ve kumanda salahiyeti Büyük Millet Meclisi’nin
manevi şahsiyetindedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, halkın öteden beri maruz
bulunduğu sefalet sebeplerini, yeni vasıtalar ve teşkilat ile
kaldırarak yerine refah ve saadet ikame etmeyi
başlıca hedefi sayar. ...”
Ben uzun uzun tarih dersi vermeyeceğim...
Diyeceğim şu:
Egemenlik kayıtsız şartsız
milletindir... Mustafa Kemal ve
arkadaşları bu devleti kanları
ve canlarıyla kurdular...
***
Cumhuriyetin kuruluş
felsefesinde din, dil,
ırk, mezhep, inanç ayrımcılığı
ve şovenizm yoktur.
1961 Anayasası’nın
gerekçesinde “egemenlik” ile “iktidar” arasındaki
ayrım hukuk bilimi açısından şöyle vurgulanmıştı:
“Ulusal egemenlik millet varlığının bir iradesidir.
Siyasal iktidara gelince, anayasada yazılı şartlar içinde
hükümet edenlerin, belli organlar tarafından kullanılan
yetkileridir.
Bu yetkiler devletin idaresini sağlamak için emirler ve
yasaklar koyma ve bunlara bağlı kalma araçlarını kapsar.
Ancak milletin egemenliğe kayıtsız şartsız sahip olmasına
karşılık, siyasal iktidar, hükümet edenlerin malı olmadığı
gibi kullanılması da birtakım kayıt ve şartlara
bağlıdır.”
Egemenlik ile iktidar arasındaki bağıntı ve ilişkileri Fransız
bilim insanı
Prof. Georges Burdeau geliştirmiştir;
egemenlikle siyasal iktidar arasında eşitlik yoktur; alt-üst
ilişkisi geçerlidir.
Egemenlik bölünemez... İktidarda ise bölünmüşlük vardır; bir grubun
iktidarı söz konusudur, Frenkçe “parti” parça ya da bölüm
anlamına gelir.
Egemenlik “Aydınlanma Devrimi”yle dinsel içeriğinden
soyutlanmış, Hıristiyanlık kapsamından çıkarılmış, insana özgü
anlamını kazanmıştır.
Ayrıca Türkiye’de 1923 Devrimi’yle laiklikle
egemenliğin özdeşliği gerçekleşmiştir...
***