Ölüm düşüncesi hep önünde
duruyordu senin. Kendi deyişinle beyninin
içinde...
Bir hastaneye yatarken ölümü unutmuştun!
Sevgili Oktay Akbal... Oktay
Ağabey...
Yazı masamın üzerinde kitapların...
İçlerinden birisini seçtim:
“Bir Batık Gemi...”
Saatler süren bir ameliyat ve yaşamdan 24 saat kopuş.
Sen ölümü böyle anlatmıştın Oktay Abi...
Düşsüz uykularımızı anlatmıştın, öykülerinde,
romanlarında...
Hayatın binbir rengini, kimi
zaman bir emekçiyi,
kimi zaman sevdayı...
Köleliğe dönmüş bir özlemi.
Bugün 30 Ağustos, kurtuluşa atılan o büyük
adım, Mustafa Kemal ve
arkadaşları...
Tarihimizin dönüm noktalarından birisi!
1923 Devrimi’nin çalkantılarında 14 yıl mapushanede
yatan Nâzım Hikmet’e şiirlerinin en güzelini
yazdıran 30 Ağustos değil
miydi?
Sanırım 2007 yazında, yine bir 30 Ağustos akşamı, Muğla
Akyaka’da yıldızların altında koyu bir
sohbete dalmıştık...
Ayla Akbal, İlhan Selçuk,
Hamdi Yücelen, Tayyar Eraslan, Serdar
Kızık ve sen.
Kimi aymazlara
göre “Kurtuluş” yalandı, gözleri
çakmak çakmak yanan mavi gözlü bir dev
yoktu...
Karanlıkta akan bir yıldızın kayması, Kocatepe’den Afyon ovasına
akması palavraydı...
Sen onlara bir yazında
seslenmiş, sert bir dille
eleştirmiştin:
“Nâzım Hikmet’in o yalın dizeleri, Homeros destanıyla
özdeştir; ‘Kuruluş ve Kurtuluş’yoksul bir
toplumun emperyalizme başkaldırmasının
ta kendisidir.”