3 Ağustos bir
zaferin yıldönümüdür...
İşgal edilmiş bir ülke bu destanı kanlarıyla
yazmıştır.
Türk ulusal toplumu bu büyük zafer sonrası
kuruldu ve bugünlere geldi.
Tarihimizin sayfalarında 30
Ağustos, ulusal tümlüğümüzün, birliğimizin, tam
bağımsızlığımızın zaferidir.
30 Ağustos 1924 günü Mustafa Kemal
Atatürk, Dumlupınar’da zaferin gerçek anlamını içeren
konuşmasında şöyle diyordu:
“... Türk ulusunun burada kazandığı zafer
kadar kesin sonuç veren ve yalnız bizim tarihimize değil, dünya
tarihine bir akış verecek kesin etkide bulunan başka bir meydan
savaşı hatırlamıyorum...”
Sömürgeci düşmanı toplumsal
bütünlüğümüz ve birliğimizle
topraklarımızdan çıkardık.
Ulusal bağımsızlığımız, emperyalizme
başkaldırımız bu zaferle perçinleşti.
Mustafa Kemal’in şu sözleri aydınlanmanın
esintisi oldu:
“Efendiler, yurt bayındırlık istiyor;
varsıllık ve gönenç istiyor; bilim ve beceri istiyor.. yüksek
uygarlık, özgür kafa istiyor...”
Atatürk’ün bu sözlerini hiç unutmamamız
gerekiyor...
***
İnsanlık tarihine
baktığımızda iki önemli devrim
olduğunu görüyoruz...
“Tarım devrimi ve sanayi
devrimi!”
Mustafa Kemal, devlet üretme çiftliklerini,
Sümerbank’ı kurarak bunları gerçekleştirdi.
Çünkü o bir
devrimciydi...
1923 devrimi çalkantılarında
14 yıl hapis yatan Nâzım Hikmet
Anadolu’nun varoluşunu, Kurtuluş Savaşı Destanı’nı neden
yazmıştır?
Nâzım Hikmet, 30 Ağustos’a doğru Mustafa
Kemal’i şu dizelerle niçin anlatmıştır?
“... O, saati sordu
Paşalar üç dediler.
Sarışın bir kurda
benziyordu,
mavi gözleri çakmak
çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına
kadar,
eğildi, durdu.
Bıraksalar
İnce uzun bacakları üstünde yaylanarak ve
karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe’den Afyon Ovası’na
atlayacaktı...”
Peki, Nâzım’ın destanı mı resmi
tarihtir!
Yaşamları boyunca Kocatepe’yi,
Dumlupınar’ı görmeyenler hayatı nasıl
görürler?
***
Fazıl
Hüsnü Dağlarca şöyle demiş yıllar önce:
“Bu ulus kocaman bir
şiirdir.”
O kocaman şiiri kimse parçalayamaz.
Bu zaferi içine sindiremeyenler
var...
Birinci Dünya Savaşı’nda düşman cephesinin en
saygın patronu İngilizlerdi.
Çanakkale’yi ele geçirmek için büyük çaba
harcamışlardı.
1915’te denizden
Çanakkale Boğazı’nı aşmak isteyen İngilizlerin
amacı Marmara’ya girip İstanbul’a
ulaşmaktı.
İngilizler, İstanbul’dan
Karadeniz’in yukarısına çıkacaklar, orada
Rus çarıyla buluşacaklardı.
Niye yazıyorum bunları?
30 Ağustos’u anlayabilmek için
Çanakkale Savaşları’nı anlamamız
gerekiyor...
Tarih bilincinden yoksun olanlar ne Mustafa
Kemal’i anlayabilir ne Çanakkale Savaşları’nı ne de Kurtuluş
Savaşı’nı...
30 Ağustos Zaferi’nde esir düşen Yunan Generali
Trikopis’le ilk kez karşılaşan Mustafa Kemal Paşa
için şöyle yazıyor Şevket Süreyya Aydemir “Tek
Adam” kitabında:
“Mustafa Kemal Paşa, Yunan generalinin
elini sıkı sıkı sıktı, el sıkışmayı uzattı.
Oturun general, yorulmuş olacaksınız. Sonra
sigara tabakasını
uzattı... Kahve ısmarladı.”
İngilizlerin Karadeniz’in yukarısına çıkıp Rus
çarıyla buluşması hayal olmasaydı ne olurdu?
***