Kendi acılarımızı bile paylaşamadığımız, hüzünler topladığımız
bir dönemden
geçerken, çocuklarımız ölüyor öldürülüyor...
Terör terördür!
PKK, IŞİD ya da
herhangi birisi...
Katliamların gölgesinde yaşamak, akan kanı seyretmek, ölümlerle
yatıp ölümlerle kalkmak.
Suçluluk duygusunu unutmuş, yaşamın akışı içinde kaybolup gitmişiz
her birimiz... Ne yazık ki haberimiz bile yok!
Ölülerin tümü bizim çocuklarımız...
O zaman utanç duymalıyız!
Asla utanç duymuyoruz, yüreğimizden bir şeyler
kopmuyor...
O zaman şu soruyu soralım hep birlikte, gelin
yüzleşelim:
“Bu topraklar kardeş kanına daha doymadı mı?”
Cihatçı örgüt IŞİD, Gaziantep’i mesken
tutmuş, internet üzerinden bağlantı kurmuş...
Suriye ve Irak’ta gücü
giderek gerilerken, bu kez dünyaya yayılmış varlığını sürdürmek
için...
Tüm bunlar olurken ara tatillerin dokuz günlük dinlenceye
dönüştürülmesini de ekleyince insan nasıl bir ruh haline
dönüşür...
Bir yanda kaygılar, öte yanda ölüm haberleri, zamanın eşiğinde
bırakır bireyi.
Emekten, insan haklarından, hukuk
devleti düzenlerinden payını alamamış bir toplumda
kaygı bir bulut gibidir, gelir ve geçer...
Oysa birey bunları düşünmek zorundadır çocuklarımızın yarınları
için.
Baskıya, şiddete, hukuksuzluğa karşı çıkıp evrensel
hukuku, adalette eşitlik ve
dürüstlük ilkesini hayata geçirmek için uğraş
vermelidir.
Otoriter İslamcılık, terör, hukukun çiğnenmesi zamanın eşiğinde
kaldıkça, emekçiler demokratik haklarını kullanıp örgütlenmedikçe
baskı giderek artar...
***
İnsan haklarına, hukuk devletine, demokratik örgütlenmelere
karşı çıkanlar, dini devreye sokarlar, “dinsizler,
komünistler inananların, Müslümanların haklarınıyiyorlar” diye
şiddeti dillendirip tetikçilik yaparlar.
Biz bunları geçmişte yaşadık...
Sivas katliamında gördük,
öncesinde Kahramanmaraş ve Çorum’da
tanık olduğumuz gibi...
Nice faili
meçhul cinayetlerde aydınlarımızı,
yazarlarımızı, emekçilerimizi, gençlerimizi
yitirdik.