İnsanın bilinçlenmesi ne demektir?
Bu sorunun yanıtını arayalım isterseniz
bugün...
Bir insanın geçmişine, tarihine,
kültürüne, yeraltı ve
yerüstü zenginliklerine, kentlerine,
doğasına, denizlerine,
göllerine, akarsularına, eski sanatlarına,
neyi var neyi yoksa tümüne sahip çıkabilmesi için bilinçlenmesi
birinci koşuldur.
Aydınlanma çağına ulaşmayan bir toplum, geçmişine çok
uzaktır...
Matbaa, Osmanlı’ya 250
yıl gecikmeyle gelmedi mi?
Geldi!
Türkiye’de yazı
devrimi 1928’de gerçekleşti. O tarihe dek
basılan kitap sayısı 25 bin. Bu kitapların
büyük çoğunluğu, eğlencelik tarzında.
Osmanlı’da üniversite yoktu... Üniversitesiz toplum
bilimden uzaktır. Bir başka deyişle
beyinsiz bir insan gibidir. Ne tarihi, ne geleceği
düşünebilir.
Osmanlı’nın okullarda öğrencilere belleteceği doğru
dürüst bir tarih kitabı bile yoktu.
Bunun için geçmişe söylencelerle (masallarla) yönelirdi.
Osmanlı’ya yönelik elle tutulur ciddi
çalışmalar Cumhuriyet döneminden sonra
başlatılmıştır.
Doğaldır tüm bunlar...
İslam ortaçağı Anadolu’da
yırtılmadan, akıl inançtan, bilim dinden
bağımsızlaşmadan hiçbir toplum geçmişine gerçek anlamda sahip
çıkamaz...