Akdeniz’in mavi sularıdır hayat, İyonya’nın tarih ve kültür varsıllığıdır, aşktır dağların yamaçları...
Sonsuzluğun bir ucunda, turunç kokan evlerin odalarında kilitlenmiş sevgiler vardır,yazması güç, anlatması olanaksız...
Soma’nın Yırca köyü vardır yoksa unuttunuz mu? Hopa vardır, Kaçkarlar, o hırçın doğa koşulları, Karadeniz...
Talan edilen ormanlar vardır, dağlar, ovalar, göller, kuş cennetleri, ırmaklar...
Yağma vardır yağma burnumuzun dibinde Sapanca’ya baktığımızda...
Belceğiz, Ölüdeniz, Kumburnu, Datça vardır...
Akkuyu, Sinop...
Aykut Küçükkaya yazmıştı Karadeniz Ereğli’den Amasra’ya değin uzanan 78 kilometrelik kıyıya 13 santralın yapılacağını...
Zonguldak ve Bartın kıyıları kirlilikte zirve yapacak.
Yörede soluk alamayacak insanlar, akciğer hastalıkları çoğalacak, sağlıklı yaşam hakkı yok olacak.
Damla Yur yazmıştı, Artvin Kafkasör Yaylası Cerattepe bölgesinde bakır ve altın işletmelerini, oradaki köylülerin direniş öyküsünü, çevreye nasıl sahip çıktıklarını...
İzmir’den Serdar Kızık, Yusuf Özkan, Hakan Dirik, Emre Döker, Oğuz Yıldız, Mete Kızık yıllardır yazıyor yağmalanan kumsalları, Efemçukuru, Soma Yırca, Tuzla Kuş Cenneti, Turgutlu, Bergama ve Dalyan’ı...
Bu talan, bu yağma düzeni...
Unuttuk değil mi biz bunları?
Unuttuk ey doğa, çevre, ağaçlar, denizler, kıyılar, dağlar, insanlık bağışla bizi!