Bir zamanlar “Kimse karşımıza Kürtlükle, Türklükle
çıkmasın”
diyerek,demokrasiden, eşitlikten,
temel hak ve özgürlüklerden söz edenler
şimdilerde, “kana kan intikam” çığlığı atıyorlar...
Milliyetçilik bir anda ivme kazanıyor, din
kimliği öne çıkıyor güzel yurdumda.
Türk halkı dışındaki halkları yok saymak, dini temelde inancı öne
çıkarmak, ulusal istemleri karşılar mı karşılamaz mı?
Soy bağını yurttaşlığın üzerine koyup Türk İslam
Sentezi ve Kürt İslam
Sentezi’ni kullanarak, inanç temelinde halkları
birleştirmekle bir yere varılmayacağı gerçeğini görmeden,
yaşananları doğru dürüst analiz etmek zor.
İnsancıl ve evrensel bir hukuk
anlayışı rafa kaldırılmış, gazeteciler haber
yaptıkları için zindana girmiş.
Can Dündar, Erdem
Gül ve tutuklu tüm gazeteciler demokratik bir ülkede
tutuklu yargılanabilir mi?
Can ve Erdem, MİT TIR’ları haberiyle
gerçek olayı Cumhuriyet’e yazıp halkı
bilgilendirmişlerdir.
Gazetecinin, basının özgürlüğü, halkın doğru
haber alma
hakkının güvencesidir. Gazetecinin görevi devletin
çıkarını korumak değildir. Devletin çıkarını koruyacak kurumlar
anayasamız tarafından belirlenmiştir.
Yine gazetecinin görevi, devleti yönetenlerin
belirlediği ulusal ve uluslararası politika konularında önyargılara
değil, halkın haber alma
hakkına dayanır.
***
Bir yandan Neo-liberalizmin talanı öte yandan Rusya’yla bozulan
ilişkiler, gerginlik ortamının ivme kazanması bizi hızla çıkmaz bir
sokağa doğru götürüyor.
Güneydoğu’da terör belası, şehitlerimizin
cenazeleri, kör bir çatışma, sokağa
çıkma yasağı, barışçıl bir davranış
sergileyen Tahir Elçi’nin Diyarbakır’da göz
göre göre öldürülmesi...
Gazeteciler zindanda yazdıkları haberlerden ötürü...
Şehit cenazeleri, ağlayan analar, babalar, kadınlar,
çocuklar...
Derin vadilerde etkisiz hale getirilen gençler...
Hepsi bu toprakların insanı, Türk, Kürt, Laz,
Çerkes...