Kirli ve kanlı düzenin çarkları
arasında paramparça olan
hayatlar...
Ölüm haberleri, karanlık güçlerin durumdan vazife çıkarıp seri
cinayetler işlemesi...
Katiller, kan
ırmağından beslenenler!
Nereden başlayıp nereye kadar gitsem, neler anlatsam!
Barış sürecinden savaş sürecine
geçişi mi, insanlığın yok oluşunu mu, kararan
yaşamı mı, doğan güneşin o
siyah bulutları mavi, bir süre sonra siyaha dönüştürmesini
mi?
Haberler, yorumlar...
Kim doğru söylüyor, kim yalan!
Benim bildiğim gerçek, 7 Haziran seçimleri
öncesi Selahattin Demirtaş’ın
şu tümcesi, olup
bitenleri, yaşananların nedenini en
yalın biçimde anlatıyor:
“Seni başkan yaptırmayacağız!”
13 yıldır ülkeyi tek başına yöneten, demokrasi ve özgürlük
masalları anlatıp toplumun bir
kesimini ötekileştirerek ırk, din,
inanç, mezhep ayrımcılığı
yapanAKP, özellikle Güneydoğu’da sandığa gömülüp
yıllarca oturduğu koltuğu yitirince çılgına döndü.
Gerçek yüzü işte burada başlıyor, gerisi boş!
7 Haziran’da HDP yüzde 13’ü yakalayınca
Ak Saray kızdı, öfkelendi.
Bu öfke patlaması, kirli düzenin çarkları,
derin PKK, derin devlet yaşadığımız toprakları kana
bulamaya başladı...
Suruç katliamı, Ceylanpınar’da iki polisimizin başlarına kurşun
sıkılarak şehit edilmesi...
***
Bugün
yaşananlara baktığımızda şehit
asker ve polis sayısı artıyor, Kuzey Irak’ta PKK kampları savaş
uçaklarımız tarafından bombalanıyor...
Elbet bir ülkeyi yaşanmaz kılan terör belası benim güzel yurdumun
topraklarında yeniden hortladı. Derin güçler o karanlığın içinde
masum insanları, asker, polis, sivil, genç, yaşlı demeden öldürmeye
başladı.
Terörün nereden gelirse gelsin
bir insanlık suçu
olduğunu bıkmadan usanmadan söyleyeceğiz,
yazacağız...
Bunları söyleyip yazarken “barış süreci”ni unutmayacağız;
Türkiye’nin yeniden 90’lı yıllara dönmesini
savunmayacağız...
Ne Türkler ne de Kürtler “derin
milliyetçiliğin” çukuruna düşecek...
Bölgede savaş
değil barış isteyeceğiz.