Avuçların sımsıcak saatlerin içindeyken gözlerin gri
sevişmelerden yorgun düşmüştür...
Sekiz gün önce denize bakıyor, sakız beyazı düşleri kuruyordun;
mor akşamlarda şarkılar söylüyordun...
Belki Alsancak Garı’ndayım, belki de
Moskova’da dolaşıyorum...
Cahit Külebi’den, Behçet
Necatigil’den şiirler okuyorum...
Marsilya’dayım öğle saatlerinde...
Ateşböceği sokağında eflatun panjurları olan bir barda oturuyorum,
uzun sarı saçlı bir kızla gevezelik yapıyorum...
Derin ve sessiz bir akşamın boşluğuna yürüyorum
yavaş yavaş...
Hüzünleri ben topluyorum, sevinçleri de...
Sarhoş gemici çığlıkları geliyor az ileriden yani limandan...
Boş veriyorum...
Gökle denizin çırpındığı dağınık yelkenlilerde bir şeyler
arıyorum...
Türkülü çiçekli dallarını seviyorum aşkın, tıpkı
Lorca gibi, ihaneti, kaçışı değil!..
Gecenin esintilerinde yıldızları sayıyorum, bulutlarla
dalga geçiyorum sabahları...
Işıksız tepelerin ağaçlarında titreşen arzularla
kıvranıyorum...
Uzun bir gecenin ardında can çekişen aşklardan nefret ediyorum;
kapkaranlık öpüşlerden, kıskançlıklardan
kaçıyorum...
Sonra oturuyorum bir kayanın üzerine. Gökyüzüne bakıyorum. Sonra
Rene Char ile buluşup birlikte bir şeyler
yazıyoruz:
Seviyordum seni. Seviyordum f...