İçimdeki hüzün fırtınası dinmedi. Yazımı yazmaya başladığımda duygularım dalgalı bir deniz gibi. Yüreğimdeki acı çığlığa dönüşüyor... Hayatımda ilk kez yazı yazarken zorlanıyorum... Bir anda aklıma gelen Cumhuriyet’in İmtiyaz Sahibi Orhan Erinç’in, gazetemiz eski İmtiyaz Sahibi Berin Nadi’nin mezarı başında yaptığı konuşma beni rahatlatıyor. Benim 50 yıllık arkadaşım, dostum Orhan, Cumhuriyet’in bugün yaşadığı durumu çok iyi özetleyip şöyle sesleniyor:
“Biz gönül rahatlığı içindeyiz. Yunus Nadi’ye, Nadir Nadi’ye, size ve İlhan Abi’ye ihanet etmediğimiz inancıyla buradayız.” Evet, biz hiçbir zaman Cumhuriyet’e ihanet etmedik... Kendimden söz etmeyi sevmem!
Fethullah Gülen’in maskesini 1970’li yılların ortalarında indirdim ben... Beni FETÖ’cü olarak yaftalamak isteyenlerin kimler olduğunu gördüm. Sorular, iddialar kes yapıştır türündendi. Evet, benim suçum gazetecilikti aslında.
Hırslarına yenik düşenler beni FETÖ’cü olarak görüyordu. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’na gidip bir saat onlarla konuşmak beni Fethullahçı yapmıştı... Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu’nun Aydın Engin’in, Hakan Kara’nın, Güray Öz’ün, Kadri Gürsel’in, Musa Kart’ın, Avukat Bülent Utku’nun, Avukat Mustafa Kemal Güngör’ün, Önder Çelik’in suçu neydi?
***
Biz Cumhuriyet’e ihanet etmedik, hırslarımızla yaşamadık. İçimizde sevgi, barış, umut, insanlık vardı... Bizler Cumhuriyetçiyiz, Atatürkçüyüz, yurtseveriz; laik, demokratik hukuk devletini, temel hak ve özgürlükleri savunuruz.
Devrimciyiz, sosyalistiz, solcuyuz, komünistiz... Aydınlanmacıyız, ezenin değil ezilenin yanındayız.
Çünkü bizler Mustafa Kemal öğretisiyle yetiştirildik... Kimse bize Atatürkçülük dersi veremez. Sözüm kendilerini Mustafa Kemal sananlaradır. Terör nereden gelirse gelsin bir insanlık suçudur... Terörün her türlüsüne karşıyız. Din, dil, ırk, mezhep, renk ayrımcılığı yapmayız.
Yüreğimin yarısı gazetemde, yarısı Silivri’de yatan arkadaşlarımda... Onlar dürüsttür, onurludur... Onların hiçbir suçu yoktur...