Yorgunum, uykusuzum...
Bugün köşemi Sevgili Dr. Erdal Atabek’e bırakıyorum...
Nasıl mıyım? İyi miyim?
Nasıl mıyım?
İyi miyim?
Günlerdir dostlarım bunu soruyor?
Telefonlarım durmadan çalıyor.
Ankara’dan, İzmir’den, Antalya’dan, Artvin’den, Gaziantep’ten, her
yöreden dostlarımız bunu soruyor.
Boston’dan, Barselona’dan telaşlı dostların sorusu da bu?
Nasılım? İyi miyim?
Onlara söylediğimi sizlere de yazıyorum:
Nasıl olabilirim?
Nasıl olmam gerekiyor?
Nasıl olmam mümkün?
Gazetede gördüğüm, selamlaştığım, işlerinin başındaki dostlarım
gözaltında.
Bu satırları yazarken Bülent Yener ile Günseli Özaltay serbest
kaldı, elbette çok sevindik. Eski ve yeni muhasebe
müdürlerimiz.
Klasik müzik tutkunu dostum Bülent ile sakin, çalışkan Sevgili
Günseli özgürler.
Hikmet Çetinkaya ile Aydın Engin de özgür. Elbette öyle olacaklardı
ama artık hiçbir şeye güvenemezsiniz.
Suçlunun güçlü olduğu yerde suçsuzun hiçbir güvencesi yoktur.
Böyle olduğu zaman aslında suçsuz olmak suçtur.
Öteki arkadaşlarımın suçu ne? FETÖ’cü olmak mı, PKK’yi desteklemek
mi? Yoksa 15 Temmuz darbesini meşru kılmak mı? Kim yapmış
bunları?
Ne vakıf yöneticileri ne de gazetemin yazarları bunları yapmaz,
yapamaz, aklının ucundan bile geçirmez.
Ama Cumhuriyet gazetesi iktidara muhaliftir. Bu nedenle de ele
geçirilmesi gerekir. Bu da yapılamazsa kapatılması caizdir.
Bitti gitti.
Şimdi siz söyleyin bakalım.
Ben nasıl olmalıyım?
İyi mi olmalıyım?
Siz karar verin.
***
Hukukçuların gazetemize ziyaretlerinde onlara anlattığım bir
düşüncemi yazmamı istediler. Yazıyorum.
Bir vatandaş olarak anayasanın üç maddesi şöyle
düzenlenmelidir:
Madde 1: Her Türk vatandaşı suçlu doğar, suçlu yaşar, suçlu
ölür.
Madde 2: Her Türk vatandaşı resmi makamlarca her istendiğinde
suçsuz olduğunu ispat etmeye mecburdur. Suçsuz olduğunu ispat
edemezse suçu sabit sayılır.
Madde 3: Her Türk vatandaşı istediği zaman, boş zamanlarında, tatil
günlerinde