O acı,
hüzün, gözyaşı aradan bir yıl geçmesine
karşın dinmemişti...
Bir yıl sonra Soma’da maden
katliamı olmuş, 301
emekçi göz göre göre yerin metrelerce derinliğinde
can vermişti.
İlkyazın çiçeklenmiş havası
ve yaşamın kokusu...
Yalnızlık!
Duygu!
Bir zaman dilimi içinde geçen 365 gün...
Hiç düşünmüş müydük madencilerin geride bıraktıkları analarını,
babalarını, eşlerini, çocuklarını, kardeşlerini!
Gök mavi bir kuşatma altındaydı ve onlar
kendi acılarıyla baş başa koca bir yıl
geçirmişlerdi.
***
Zamanı zamaneleştiren bir toplum gerçeğin yaşandığı bir çağda
doğanın insandan önce var olduğunu unutmuştu...
Doğa yok olurken insan emeği,
onuru köle pazarlarına
düşerken, 2014 yılında 301 maden işçisini katledenler
yargı önünde haykırıyordu:
“Bizim hiçbir suçumuz yok bu maden faciasında, her türlü
güvenlik önlemini aldık,suçsuz yere hapisteyiz...”
Böyle bir yüzsüzlük görülmüş değildir
uygar toplumlarda...
Oralarda böyle katliamlar olmaz!
Ucuz emek, çağdışılık...
Sömürü çarkları benim güzel yurdumda böyle dönüyor ne yazık
ki!
Önce yaşadığımız olaylar daha sonra yaşayacağımız
olaylar.
Doğaya sahip çıkmazsan, insanı
köle sayarsan, devlet olarak bu ilkel çalışma
yöntemlerini savunursan, ölümler kaçınılmazdır kömür
madenlerinde...