Deniz yıldız yağmurualtındadır... Ay ışığıderin lacivert
sularınüzerine vurmuştur...
Aylardan haziran!
O anda aklınıza bir şiir gelir,
bir aşk masalı. Bu arada gökten
ateşi çalıyordur biri. Ve o bir şişeye kapatıyordur bu
denizi.
Hakan Kara’nın “Caretta’yı
öldürmek” başlıklı yazısını okuyunca bir
duygu ırmağının akışını,
denizi, martıları;
Dalyan İztuzu,
Adana Akyatan’ı anımsadım...
Denizkaplumbağalarının ay ışığında kumsalda yürüyüşlerini...
Kumsalda açtıkları çukurlar, oraya bıraktıkları 80-100
yumurta...
İki ay sonra o yumurtalardan çıkan yavru
kaplumbağaların, hayata “merhaba” demek
için denize koşmaları.
Hakan Kara, çok iyi bir çevrecidir...
Ben Hakan’dan çok şey öğrendim çevre konusunda...
O yavru kaplumbağaları Hakan’ın sayesinde tanıdım otuz yıl
önce Dalyan’da.
Paytak paytak yürüyen yavru kaplumbağalar, onların
gülümseyişi, hayata tutunmak için
direnişleri...
Gönüllü çevreciler olmasa caretta’ların soyu çoktan
tükenirdi...
Ay ışığında yürümek ve yaşama tutunmak.
Yumurtadan çıkan denizkaplumbağaları hayata tutunmak için
çabalarlar. Çünkü onları izleyenler
vardır. Kuşlar, yengeçler, tilkiler o
yavruları yemek için nöbet tutar.
***
Yumurtadan çıkan yavruların çok azı hayata
tutunur, Ege’nin, Akdeniz’in
lacivert sularından okyanusa doğru yol
alır.
Sessiz ölümün adı onlara yakışır!
Kimileri denizde zıpkınla,
kimileri başı taşla
ezilerek öldürülür.
Bir vahşet!