CHP’nin 35. kurultayından nasıl bir sonuç
çıkacak? Mustafa Kemal’in
kurduğu parti, kendini yenileyip çağın
koşullarına uygun bir
yapılanmanın adımını atacak mı?
Yazımı İstanbul’dan Ankara’ya doğru yol alırken
yazıyorum...
Kurultay hareketli geçecek, Kemal
Kılıçdaroğlu eleştirilecek, CHP’nin 7
Haziran’ın ardından 1
Kasım seçimlerinde niçin yüzde
25 oy aldığı konuşulacak.
CHP’nin yenileşmesine karşı çıkanlar, partinin giderek sağa
kaydığını öne sürüyorlar.
Bunda doğruluk payı var...
CHP’nin üst yönetimi, Türkiye’nin bugün içinde yaşadığı çalkantıyı
kimi zaman görmüyor ya da görmezden geliyor...
Bir başka önemli sorun, CHP’nin sosyal
demokrasinin ne olduğunu pek
kavramış gibi olması.
CHP’nin yüzde 25 oy oranını yüzde 30’a çıkarması bu koşullarda çok
zor...
Aynı durum AB ülkelerindeki sosyal demokrat partiler için de
geçerli.
2013 Almanya federal seçimlerinde Katolik
çoğunluğun yaşadığı
eyaletlerde CDUve CSU’nun
oy oranlarını artırması gerçeğini unutmamak gerekir.
Deniz Kavukçuoğlu, bu konuyu zaman zaman yazıyor.
Saptamaları doğru. Hıristiyan Demokrat Parti (CDU) ve Hıristiyan
Sosyal Birliği (CSU), Baden Württemberg ve
Bavyera’da SPD’ye fark attı.
Bu örnekleri Fransa, Belçika, Avusturya, Hollanda gibi ülkelerde
değişik bir biçimde görebiliriz...
Sosyal demokrat partilerin yapısındaki laik,
demokrat, eşitlikçi,
çoğulcu, emektenyana dönüşümcü
bir dünya görüşü AB ülkelerinde bile geçerli değil...
***
Liberalizme karşı en büyük direniş
hareketleri bugün AB ülkelerinde olurken, muhafazakâr ve milliyetçi
partiler bundan pay alıyor, oy oranlarını yükseltiyor.
Türkiye’ye baktığımızda liberalizm “liboşizme”
dönüşmüştür. Bir dönem AKP’ye sarılan, destekleyen çevreler,
“iktidar- cemaat” kapışmasından sonra birbirlerine
düşmüştür.
Burada en büyük zararı CHP gördü, Türk ve
Kürt milliyetçiliği sarmalındaki
Türkiye’de sosyal demokratlar, sosyal demokrasiyi özümlemedikleri
için hem kırsal kesimde hem de büyük kentlerde oy
yitirdi...
CHP’nin bu hale gelmesinde salt Kemal Kılıçdaoğlu’nu
eleştirenler, 21. yüzyılın
antikapitalist ve antiemperyalist sosyalist
gelenekteki, Marx ve Engels’in
Komünist Manifesto’da başlattıkları proleter enternasyonalizmi;
evrensel, hümanist, özgürleştirici, çevreci, feminist, demokratik
sosyal hareketleri neden göremediler?
Asıl sorun burada...
Bülent Ecevit bu gerçeği 70’li yıllarda
gördü... Ecevit, “Toprak işleyenin su kullananın”,
“Ne ezen ne ezilen insanca, hakça bir
düzen”
diyerek 1973 ve 1977seçimlerinde
sandıktan birinci parti olarak çıktı...
CHP, solcuları, sosyalistleri görmezden geliyor, aldıkları oy
oranına bakarak.
Oysa yanılıyor...
Ne Gezi’yi görebildi ne
de Haziran Hareketi’ni...
CHP’nin ırkçılığa karşı yaptığı bir şey de yok!